O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- There was food enough for us all.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Bir dil asla yeterli değildir.
- One language is never enough.
Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
- Does Tom earn enough money to live in the city?
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Twitter yeterince iyi değil.
- Twitter is not good enough.
Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
- This book is easy enough for me to read.
Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.
- I had enough time, so I didn't need to hurry.
Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
- This food's not nourishing enough.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
Yetersiz beslenme, yeterli miktarda yiyecek almama anlamına gelen yaygın bir yanlış kavramadır.
- It is a common misconception that malnutrition means not getting enough food.
Burada yeterli miktara sahibiz.
- We've got enough here.