Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
- Tom found that he actually liked working for Mary.
Para gerçekten ödenildi mi?
- Was the money actually paid?
Bunun doğru olduğunu gerçekten düşünüyor musun?
- Do you actually think that's true?
Seninle benim aramdaki fark benim aslında doğru olanı yapmaya çalışmakla ilgileniyorum olmam.
- The difference between you and me is that I'm actually interested in trying to do what is right.
Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
- And actually, this project needs everyone.
Dünyanın çevresinin iyiliği için söylüyorum, ama aslında o Dünya üzerinde yaşayan insanların iyiliği için.
- I'm saying For the sake of Earth's environment, but actually it's For the sake of the people living on Earth.