(Askeri) DENİZALTI: Asıl görevi, diğer denizaltılar dahil, gemilerin yerlerini tespit ve imha olmak üzere, su altı harekatı için tasarlanmış savaş gemisi. Diğer deniz görevlerini yerine getirme kabiliyeti de vardır. SSN'ler nükleer denizaltılardır. SS ve SSN olarak anılırlar. Ayrıca bakınız: "fleet ballistic missile submarine" ve "noncapital ship"
(Askeri) DENİZALTI TATBİKATI KOORDİNATÖRÜ: İlgili ülkeler tarafından üzerinde anlaşmaya varılmış olan milli denizaltı tatbikat sahalarını ve sınırlarını sürekli olarak yayınlayan yetkili
(Askeri) DENİZALTI BARINAKLARI: Muharebe dışı denizaltı faaliyetlerine mahsus ve aşağıdaki bölgeleri içine alan belirli deniz sahaları: a. Bölge, filo veya dengi komutanlıklarca bildirilmiş denizaltı barınakları. b. Muharebe dışı sahalarda denizaltı faaliyetleri ve eğitim için ayrılmış bölgeler. c. Seyir halindeki denizaltıların tahminini mevkiinden belirtilen yönde 50 deniz mili ileriye, 100 deniz mili geriye ve yanlarda 15'er deniz mili olmak üzere "Denizaltı Hareket Raporları" ile tesis edilmiş intikal sahaları. Ayrıca bakınız: "moving havens"
(Askeri) SU ALTI MAYINI: İçerisindeki infilak maddesi ve bir ateşleme tertibatı bulunan, düşman gemilerini tahrip etmek için su altından aşağıya dökülen, su geçmez çelik mayın. Kontrollü su altı mayını (controlled submarine mine) ise, kıyıdaki bir kontrol istasyonundan elektrikle idare edilen bir ateşleme tertibatı ile teçhiz edilmiş su altı mayınıdır
(Askeri) SU ALTI MAYIN ATEŞLEME SİSTEMİ: Su altı mayınlarının ateşlenmesini idareye yarayan kablo, tevzi tablo, tevzi kablosu vs. den meydana gelmiş tertibat. Ayrıca bakınız: "mine control system"
(Askeri) SU ALTI MAYIN ENGELİ: Düşman gemilerinin girmesini önlemek veya girmesini idareye yarayan kablo, tevzi kablosu, altı sahasına dökülen mayınların tertip şekli
(Askeri) DENİZALTI HAREKATI DANIŞMA (İSTİŞARE) MAKAMI: Kendi sorumluluk bölgesindeki denizaltı ve değişik derinliklerde sonar faaliyeti yürüten gemileri izleyen ve denizaltı kontrol yetkililerine ve de gerektiğinde, karşılıklı müdahale durumunda bulunan birliklere, talimatlar veren komutan
(Askeri) DENİZALTI MANİA AĞI: Denizaltıların bir boğaza veya su yoluna girmelerine engel olmak için, bu gibi yerleri kapamak üzere kullanılan, zemine demirlenmiş ve su altında dik vaziyette asılı bulunan çelik tellerden müteşekkil ağ
(Askeri) DENİZALTI İLANI: Gerek barış gerekse savaş zamanında, intikal ve karakol bölgeleriyle ilgili bilgiler dahil olmak üzere, denizaltıların hareket ve intikaliyle ilgili talimatlar vermek üzere, denizaltı kontrol makamı tarafından gönderilen mesaj halindeki rapor
(Askeri) DENİZALTI KARAKOL SAHALARI: Denizaltı faaliyetlerinin aşağıdaki koşullar sağlanarak yapılmasına olanak vermek amacıyla oluşturulmuş yasak bölge. a. Savaş zamanında dost kuvvetlerin taarruzu veya onların faaliyeti tarafından engellenmemek. b. Barış zamanında karşılıklı müdahale ve engelleme olmaması
(Askeri) DENİZALTI KARAKOL BÖLGELERİ: Dost kuvvetlerin harekatı veya muhtemel taarruzu ile sınırlanmayacak denizaltı harekatına imkan vermek maksadıyla tesis edilmiş deniz yasak bölgeleri
(Askeri) DENİZALTI ROKETİ: Esas itibariyle denizaltı savunmasında kullanılan, su altında bulunan bir denizaltıdan fırlatılan, nükleer patlayıcılı veya güdümlü torpido taşıyan roket. Genel adı Subroc'tur. UUM-44 A olarak anılır
(Askeri) DENİZALTI SIĞINAKLARI: Muharebe dışı denizaltı ve denizaltı hava karşı savunma tatbikatlarının yapılması için tesis edilmiş yasak bölgeler. Bu bölgeler sabit veya seyyar olup normal olarak geri bölgelerde tesis edilirler. Ayrıca bakınız: "moving havens"
(Askeri) DENİZALTI DARBE KUVVETLERİ: Taarruzi nükleer darbe yapmak üzere oluşturulmuş güdümlü veya balistik füze fırlatma kabiliyetine sahip denizaltılar
(Askeri) DONANMA BALİSTİK FÜZE DENİZALTISI: Kendine tahsis edilen hedeflere, su üstünde veya dalmış vaziyette iken, balistik füze taarruzları yapabilen, nükleer takatli denizaltı. SSEN olarak adlandırılır
(Askeri) GÜDÜMLÜ MERMİLİ DENİZALTI: Ayrıca su üstünden güdümlü mermi taarruz kabiliyetine sahip olacak şekilde imal edilmiş denizaltı. SSG ve SSGN olarak adlandırılır. SSGN nükleer güçlüdür. GUIDED MISSILE (SURFACE-TO-AIR): GÜDÜMLÜ MERMİ (SATIHTAN-HAVAYA): Hava hedeflerine karşı kullanılmak üzere satıhtan fırlatılan güdümlü füze. GUIDED MISSILE (SURFACE TO-SURFACE): GÜDÜMLÜ MERMİ (SATIHTAN-SATIHA): Satıh hedeflerine karşı kullanılmak üzere satıhtan fırlatılan güdümlü füze
(Askeri) SEYYAR DENİZALTI BARINAĞI: İntikaldeki denizaltıları çevreleyen ve belirtilmiş rota üzerindeki Denizaltının tahmini mevkiinden 50 mil ileriye, 100 mil geriye, 15'er mil yanlara doğru uzanan, denizaltı ihbarları ile tesis edilmiş saha. Ayrıca bakınız: "moving havens"
a submersible warship usually armed with torpedoes attack by submarine; "The Germans submarined the Allies" control a submarine bring down with a blow to the legs throw with an underhand motion move forward or under in a sliding motion; "The child was injured when he submarined under the safety belt of the car" beneath the surface of the sea
control a submarine bring down with a blow to the legs throw with an underhand motion move forward or under in a sliding motion; "The child was injured when he submarined under the safety belt of the car"
The latter type and most of the former type are submerged as desired by regulating the amount of water admitted to the ballast tanks and sink on an even keel; some of the former type effect submersion while under way by means of horizontal rudders, in some cases also with admission of water to the ballast tanks
submergible submarine when capable of operating at various depths and of traveling considerable distances under water, and submersible submarine when capable of being only partly submerged, i
A submarine sandwich is a long soft bread roll filled with a combination of things such as meat, cheese, eggs, and salad. The abbreviation sub is also used. a ship, especially a military one, that can stay under water. growing or used under the sea. Naval vessel capable of operating underwater for sustained periods. In the 18th and 19th centuries, American inventors such as David Bushnell (1742?-1824) and Robert Fulton experimented with hand-powered submarines. In 1898 John P. Holland (1840-1914) launched the Holland, which had both a gasoline engine for surface locomotion and a battery-powered electric motor for submerged cruising; it was purchased by the U.S. government in 1900. The innovations of Simon Lake (1866-1945) were adopted first in Europe and later in the U.S. By the eve of World War I, all major navies had diesel-electric submarines. German U-boats were an especially potent threat; through World War II they introduced such innovations as the snorkel, which supplied fresh air to the diesel engine without having to surface the boat. Nuclear-powered submarines began service with the launching of the USS Nautilus in 1954. The abundant power provided by uranium-fueled reactors means that nuclear submarines can remain submerged and operate at high speed indefinitely. Only the navies of the U.S., Russia, Britain, France, and China have nuclear-powered submarines; other navies rely on conventional diesel-electric power. Subs may be armed with torpedoes, cruise missiles, or ballistic missiles fitted with nuclear warheads. Because they are so difficult to locate, they are of great importance in the forces of almost all maritime states. See also depth charge; sonar; Trident missile. submarine plateau submarine canyon submarine fan submarine fracture zone submarine mine submarine slump
a large sandwich made of a long crusty roll split lengthwise and filled with meats and cheese (and tomato and onion and lettuce and condiments); different names are used in different sections of the United States
{i} ship that travels under water, ship that operates entirely under water; (Canada & USA) sandwich made with a baguette filled with cheese and meats and vegetables (tomatoes, onions and lettuce and other condiments)
Narrow, steep-sided underwater valley cut into a continental slope. Submarine canyons resemble river canyons on land, usually having steep, rocky walls. They are found along most continental slopes. Those of the Grand Bahama Canyon, which are thought to be the deepest, cut nearly 3 mi (5 km) deep into the continental slope. Most submarine canyons extend only about 30 mi (50 km) or less, but a few are more than 200 mi (300 km) long
Accumulation of land-derived sediment on the seafloor; a fan is shaped like the section of a cone, with its apex at the mouth of a subbmarine canyon. The sediments consist largely of sandy material that drops from the canyon current in successively finer layers. Submarine fan valleys, with low relief and natural levees, often occur on submarine fans. Several fans may coalesce laterally
Long, narrow, and mountainous submarine lineation that generally separates ocean-floor ridges differing in depth by as much as 1 mi (1.6 km). The largest fracture zones, in the eastern Pacific, are more than 1,000 mi (1,600 km) long and 60-125 mi (100-200 km) wide. Numerous shorter fracture zones in the Atlantic are associated with the Mid-Atlantic Ridge
In military and naval operations, a stationary explosive device placed in the water and designed to destroy ships that touch or approach it. Submarine mines have been used since the mid-19th century. They consist of an explosive charge fitted with a device that detonates the charge when a ship or submarine is nearby. Placed by vessels called minelayers or dropped by aircraft, they are anchored to the sea floor by a cable. Various types of submarine mines are detonated by contact, by an approaching ship's magnetic field, by changes in water pressure, or by the sound of a ship's propellers. The mine was the most effective antisubmarine weapon in World War I. Its role was even greater in World War II, when mines sank 1,118 Allied ships and 1,316 Axis ships. See also land mine, minesweeper
{i} sub, hero sandwich, sandwich made of a loaf of French or Italian bread cut in half lengthwise and filled with slices of meats or cheese and vegetables (lettuce, tomato, onion and condiments)
In a submarine canyon or on a continental slope, a relatively rapid and sporadic downslope moving mass composed of sediment and organic debris that has built up slowly into an unstable or marginally stable mass. After an individual slump in a canyon, however, the material tends to continue falling in a series of slumps until the sediment mass attains a shallower, more stable slope. A slumping episode may also trigger other slumps farther down the canyon