subjection teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- özgürlükten yoksunluk
- buyruğu altına alma
- kontrolü altına alma
- bağımlılık
- boyun eğme
- itaat
- tabi olma
- boyun eğme, itaat, bağımlılık (sib'çeksin)
- {i} hükmü altına alma
- tabi kılma
- subject
- özne
Bir cümlenin genellikle öznesi ve yüklemi vardır.
- A sentence normally has a subject and a verb.
Onun yazısı çok özneldir.
- His writing is very subjective.
- subject
- konu
Matematik iyi bir konudur.
- Mathematics is a good subject.
Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
- I concentrated my attention on the subject.
- subject
- ders
Fizik benim zayıf dersim.
- Physics is my weak subject.
Matematik onun en iyi dersidir.
- Mathematics is his best subject.
- subjection of
- boyun eğme ve
- subject
- maruz bırakmak
- subject
- {i} tema
- subject
- tabi kılmak
- subject
- {i} husus
- subject
- {f} bağımlı kıl
- subject
- eğilimi olan
- subject
- {i} konu olan şey
- subject
- {i} branş
Tarih onun ana branşı değil.
- History is not his major subject.
Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
- What subject do you major in?
- subject
- {i} sebep
- subject
- kurban
- subject
- hastalığa eğilimi olan kimse
- subject
- taba
- subject
- uğratmak
- subject
- hür olmayan
- subject
- {i} söz konusu
- subject
- şahıs
- subject
- hürriyetsiz
- subject
- bağımlı kılmak
- subject
- maruz kalmak
- subject
- (Dilbilim) ozne
- subject
- (Kanun) dava konusu
- subject
- nesne
Tom özne ve nesne arasındaki farkı bilmez.
- Tom does not know the difference between a subject and an object.
Bu süreçte biz özne miyiz, yoksa nesne miyiz?
- Are we subjects or objects in this process?
- subject
- madde
- subject
- nokta
- subject
- bağımlı
- subject
- {i} fail
- subject
- bağlı
- subject
- olası
- subject
- bende
- subject
- mevzu
- subject
- muhtemel
- subject
- kul
- subject
- (to ile) tabi tutmak
- subject
- bahis
- Subject
- teba
- subject
- {s} tabi
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
Plan onun onayına tabidir.
- The plan is subject to his approval.
- be in subjection to smb
- bağımlı olmak
- subject
- (Tıp) Tedavi altına alınan şahıs veya hayvan
- subject
- {f} (birini) (olumsuz bir şeye) maruz bırakmak: Don't subject yourself to this. Kendini buna maruz bırakma
- subject
- konu özne
- subject
- öz
- subject
- {f} etmek
- subject
- meyilli
- subject
- (Tıp) Tıp talebelerinin disseksiyon için kulandıkları ceset
- subject
- itaat ettirmek
- subject
- {f} çektirmek
- subject
- {f} (birine) (olumsuz bir şey)
- subject
- {f} mecbur etmek
- subject
- {s} maruz
Tom, tam bir vücut aramasına maruz bırakıldı.
- Tom was subjected to a full body search.
Ağır eleştiriye maruz kaldı.
- He was subjected to severe criticism.
- subject
- {i} uyruk
- subject
- {i} (hükümdarlığa tabi olan) vatandaş: a British subject Britanya vatandaşı
- subject
- mahkum etmek mecbur tutmak
- subject
- {i} denek
- subject
- uyruk/özne/konu
- subject
- {s} çeken
- subject
- {f} boyun eğdirmek
- subject
- {s} karşı karşıya olan
- subject
- subject bağımlı kıl
- subject
- {i} kadavra
- subject
- subject to maruz kılmak
- subject
- özne,v.bağımlı kıl: n.konu
- subject
- arz etmek
- subject
- {i} kobay
- subject
- tesiri altında bırakmak
- subject
- {i} okul, lise veya üniversitede belirli bir
- subject
- {i} vatandaş
Kral, vatandaşları üzerinde hüküm sürer.
- The king rules over his subjects.
- subject
- mevzi
- subject
- mevzubahis