su teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- water
- water; juice; sap; broth; stream, brook; aquatic
- aqua
- {s} aqueous
- utilities
- vein
- brook
- stream
- broth
- {i} bourn
- fluid
- streak
- port
- impervious
- head
- eau
- by water
- of water
- embroidery running pattern. (...)
- hydro
- adam's ale
- bourne
- sap
- juice
- body of water; stream; river; lake; sea
- hydric oxide
- temper (of steel)
- broth; gravy
- aquatic
- delict
- flood
- sudden
- wet
- criminality
- watercourse
- su birikintisi
- puddle
Didn't you ever put on rubber boots as a kid and have fun splashing water in puddles?
- Sen hiç bir çocuk olarak lastik çizmelerini giymedin mi ve su birikintisinde su sıçratarak eğlenmedin mi?
He jumped across the puddle.
- O, su birikintisi üzerinden atladı.
- su geçirmez
- waterproof
This is a waterproof clock.
- Bu, su geçirmez bir saat.
This is a waterproof watch.
- Bu su geçirmez bir saat.
- su deposu
- reservoir
- su geçirmez
- watertight
This container is completely watertight.
- Bu kap tamamen su geçirmez.
The R.M.S. Titanic was divided into 16 watertight compartments.
- RMS Titanik 16 tane su geçirmez bölmeye ayrıldı.
- su basmak
- {f} flood
- su yosunu
- seaweed
- su götürmez
- indisputable
There is indisputable proof that Tom is the thief.
- Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.
- su samuru
- otter
The otter was playing in the river.
- Su samuru nehirde oynuyordu.
- su basmak
- deluge
- su basmak
- {f} inundate
- su birikintisi
- {i} pool
- su geçirmez
- {s} impervious
- su götürmez
- definite
- su götürmez
- {s} undeniable
- su kemeri
- aqueduct
- su perisi
- nix
- su perisi
- waterman
- su seti
- levee
The levee kept the floodwater back.
- Su seti seli geri tuttu.
- sular
- {i} water
Still waters run deep.
- Durgun sular derin akar.
The flood waters tumbled my house into the river.
- Sel suları evimi nehre yuvarladı.
- su birikintisi
- backwater
- su birikintisi
- water body
- su borusu
- water main
- su borusu
- water conduit
- su deposu
- well
- su geçirmez
- (Askeri) immersion proof
- su geçirmez
- (Havacılık) hydrophobic
- su geçirmez
- repellent
- su geçirmez
- tight
- su gibi
- aqueous
- su içmek
- drink
I want to drink some water.
- Biraz su içmek istiyorum.
This water is good to drink.
- Bu su içmek için iyidir.
- su kulesi
- water-tower
- su kuyusu
- water well
- su perisi
- (Mitoloji) nixie
- su perisi
- (Mitoloji) nixe
- su topu
- water polo
- su yolu
- drain
- su yolu
- (Denizbilim) duct
- su yolu
- culvert
- su yolu
- channel
- su yolu
- water way
- su yolu
- water
A river and a canal are both types of waterway.
- Bir nehir ve bir kanal her ikisi de su yolu türüdür.
- su yolu
- dike
- su yolu
- port
- su yolu
- water line
- su yolu
- gully drain
- su yosunu
- algae
- su yosunu
- (Botanik, Bitkibilim) fontinalis antipyretica
- su yosunu
- (Askeri) tangle
- su yosunu
- tang
- su ürünleri
- fisheries
- su bendi
- dam
- su bendi
- weir
- su bendi
- water jump
- su birikintisi
- plash
- su bitkisi
- aquatic plant
- su borusu
- drainpipe
- su borusu
- water pipe
That water pipe leaks.
- Şu su borusu sızdırır.
- su böceği
- water bug
- su deposu
- storage tank
- su değirmeni
- watermill
- su gemisi
- water boat
- su geçirmez
- water repellent
- su geçirmez
- water resistant
- su geçirmezlik
- imperviousness
- su götürmez
- undisputed
- su götürmez
- irrefutable
- su götürmez
- undoubted
- su götürmez
- incontestable
- su gücü
- waterpower
- su keleri
- newt
- su kirliliği
- water pollution
- su kulesi
- water tower
That water tower holds a three-day supply.
- Bu su kulesi üç günlük tedariki tutar.
If you look over there, you can see a defunct water tower.
- Oraya bakarsanız, bir feshedilmiş su kulesi görebilirsiniz.
- su kuyusu
- well
- su kuşu
- moor hen
- su kuşu
- waterfowl
- su kuşu
- aquatic bird
- su kuşu
- crake
- su meşesi
- water oak
- su oluğu
- gully
- su oluğu
- penstock
- su perisi
- water sprite
- su sineği
- wet fly
- su sistemi
- waterworks
- su teresi
- watercress
- su teresi
- garden cress
- su yolu
- watercourse
- su yolu
- seaway
- su yolu
- flume
- su yolu
- culvert ark
- su yolu
- water main
- su çiçeği
- varicella
- sular
- waters
He waters the flowers every day in summer.
- O, çiçekleri yaz aylarında her gün sular .
A great ship needs deep waters.
- Büyük bir gemi derin sulara ihtiyaç duyar.
- Su birikintisi
- the pond
- Su böceği
- (Hayvan Bilim, Zooloji) water slater
- Su değirmeni
- water mill
- Su döngüsü
- water cycle
- Su geçirmez
- water proof
- Su samuru
- (Hayvan Bilim, Zooloji) sea otter
- Su sebili
- water dispenser
- Su terazisi
- wooden level
- Su teresi
- water cress
- Su çiçeği
- (Tıp, İlaç) chicken pox
The child has a case of chicken pox.
- Çocuğun su çiçeği durumu var.
Tom gave me the chicken pox.
- Tom bana su çiçeği bulaştırdı.
- Su İşleri
- Hydraulic Works
- Su ısıtıcısı
- water heater
- su böceği
- water beetle
- su deposu
- water reservoir
- su geçirmez
- waterproofs
- su geçirmezlik
- waterproofing
- su kemeri
- Aqueduct; a bridge or viaduct carrying a waterway over a valley or other gap
- su kuyusu
- well-shaft
The prosecutor has ordered the excavation of two old well-shafts behind an abandoned roadside restaurant.
- su samuru
- otters
- su topu
- water cannon
- su ısıtıcısı
- Water boiler, kettle
- su şişesi
- water bottle
Tom stood by the gate, drinking from a water bottle.
- Tom bir su şişesinden su içerek kapının yanında durdu.
Tom was drinking from a water bottle.
- Tom bir su şişesinden içiyordu.
- su şişesi
- bottle of water
- Su terazisi
- (Tekstil) Water level
- Su çiçeği
- (Tıp) vaccinella
- Su çiçeği
- (Tıp) chickenpox
- su basmak
- to flood, to inundate
- su basmak
- overflow
- su basmak
- for water to flood (a place)
- su basmak
- whelm
- su bendi
- barrage
- su birikintisi
- water
A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araç bir su birikintisine çarptı ve üstüme su sıçrattı.
Didn't you ever put on rubber boots as a kid and have fun splashing water in puddles?
- Sen hiç bir çocuk olarak lastik çizmelerini giymedin mi ve su birikintisinde su sıçratarak eğlenmedin mi?
- su birikintisi
- puddle, pool irkinti
- su birikintisi
- slough
- su bitkisi
- hydrophyte
- su böceği
- (Tabiat Doğa) (böcek, haşere) water bug, water beetle
- su böreği
- suböreği
- su cenderesi
- hydraulic press
- su deposu
- cistern
- su deposu
- a) water reservoir b) feed trough
- su deposu
- tank
- su geçirmez
- impermeable to water
- su geçirmez
- dripproof
- su geçirmez
- impermeable
- su geçirmezlik
- (Kimya) hydrophobicity
- su geçirmezlik
- (Tekstil) watertightness
- su gibi
- soppy
- su gibi
- like water
Here everything flows like water from the well.
- Burada her şey kuyudan su gibi akıyor.
He spends money like water.
- O, su gibi para harcıyor.
- su gibi
- fast
- su gibi
- soaking wet
- su gibi
- sweaty
- su gibi
- watery
- su gibi
- 1. like water. 2. easily, smoothly. 3. fluently
- su gibi
- like water; easily; fluently
- su götürmez
- beyond dispute
This is beyond dispute.
- Bu su götürmez bir şey.
- su götürmez
- unquestionable
- su götürmez
- unchallenged
- su götürmez
- watertight
- su götürmez
- beyond doubt, indisputable, incontrovertible, unquestionable, undoubted
- su götürmez
- unchallengeable
- su götürmez
- incontrovertible
- su keleri
- (Tabiat Doğa) (kurbağagiller, Fam: kuyruklular) [syn.: su keleri, küçük semender] newt
- su kesintisi
- water cut
- su kirliliği
- water contamination
- su kuyusu
- draw well
- su kuşu
- water bird
- su mermeri
- alabaster
- su perisi
- naiad
- su perisi
- undine
- su perisi
- nymph
- su perisi
- Nereid
- su perisi
- (dişi) nixie
- su sertliği
- water hardness
- su sineği
- mayfly
- su sineği
- ephemeral
- su terazisi
- spirit level
- su terazisi
- level
- su terazisi
- plumb rule
- su terazisi
- water gage
- su terazisi
- water gauge
- su terazisi
- bubble level
- su yolu
- conduit
- su yosunu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: suyosunları,alklar,üşniye) [syn.: su yosunu, alk] alga
- su ürünleri
- seafood
- su ısıtıcısı
- boiler
- su şebekesi
- water main
The water mains burst due to the earthquake.
- Su şebekesi deprem nedeniyle patladı.
- su şebekesi
- waterworks