Onun o kostümün içinde şık göründüğünü kabul etmek zorundasın.
- You gotta agree that he looks stylish in that costume.
Burası çok şık değil.
- This is not very stylish.
Yeni bir şiir tarzını belirleyen büyük çağdaş şair Nima Youshij idi.
- The great contemporary poet who established a new style of poem was “Nima Youshij.”
Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.
- The church is built in Gothic style.
O evin biçimi benimkine benzer.
- The style of that house is similar to mine.
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
Seninki ile aynı stil ceket istiyorum.
- I want the same style of jacket as yours.
1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
- The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
Neyin modaya uygun olduğunu ne zamandan beri önemsiyorsun?
- Since when do you care what's in style?
Keşke fötr şapka modaya uygun geri gelse.
- I wish the fedora would come back in style.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Marianne’s preserver, as Margaret, with more elegance than precision, stiled sic] Willoughby, called at the cottage early the next morning to make his personal inquiries.