Evde mahsur kalmaktan bıktım.
- I'm sick of being stuck at home.
Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum.
- I don't want to be stuck in an office all day.
Bütün gün bir ofiste mahsur kalmak istemiyorum.
- I don't want to be stuck in an office all day.
Üç aydır burada mahsur kaldık.
- We've been stuck here for three months.
Burada seninle çıkmazda olduğumu mu söylüyorsun?
- Are you telling me I'm stuck here with you?
Tek kanıt, iç çamaşırına yapışmış sperm iziydi.
- The only evidence was the traces of semen stuck to the underwear.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Boğazımda takılmış bir balık kılçığını çıkarmayı denemek istiyorum.
- I want to try and get a fish bone stuck in my throat.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?
- My car is stuck in the mud. Could you help me push it out?
Tom'un arabası çamura saplandı.
- Tom's car got stuck in the mud.
Arabam çamura saplandı.
- My car got stuck in the mud.
Bill Mary'ye aşık gibi görünüyor.
- Bill seems to be stuck on Mary.
If you stick to your studies, you will continue to improve.
Can you shift this gate? I think it's stuck.
... plants and animals have stuck to the seas. ...