straight; direct; not crooked; as, a right line

listen to the pronunciation of straight; direct; not crooked; as, a right line
İngilizce - Türkçe

straight; direct; not crooked; as, a right line teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

right
hak

Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır. - Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

right
{s} haklı

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

O, anladığım kadarıyla haklıdır. - The way I see it, he is right.

right
doğrudan doğruya

Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer. - A bike path goes right past my house.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

right
dürüstlük
right
yanlış olmama
right
iyi

Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız. - As long as we love each other, we'll be all right.

Bay Ford şimdi iyidir. - Mr Ford is all right now.

right
yetki

Tamam, şimdi yetki bende. - All right, I'm in charge now.

right
sağ taraf

Taro, annesinin sağ tarafında. - Taro is on the right side of his mother.

Sağ tarafınıza yatın. - Lie on your right side.

right
tutucu
right
düz

Neşelen! Her şey yakında düzene girecek. - Cheer up! Everything will soon be all right.

Bu hataları düzeltmelisin. - You must put these mistakes right.

right
pek

Bu pek doğru görünmüyor. - That doesn't seem right.

Bu, kulağa pek hoş gelmiyor. - That doesn't sound right.

right
doğruca

Tom Mary'nin ne kadar yorgun olduğunu gördü ve ona doğruca yatağa gitmesini söyledi. - Tom saw how exhausted Mary was and told her to go right to bed.

Mayuko doğruca eve gitti. - Mayuko went right home.

right
{f} doğrultmak
right
{s} dik açılı

Bu iki çizgi dik açılıdır. - These two lines are at right angles.

right
çok

Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor. - Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.

Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var. - You may be right, but we have a slightly different opinion.

right
sağa

O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı. - He made a sharp turn to the right.

O, masayı sağa doğru kaydırdı. - He moved the desk to the right.

right
{s} en uygun

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
tam olarak

Tom tam olarak haklı. - Tom is exactly right.

Şu anda tam olarak açık değiliz. - We're not exactly open right now.

right
(fiil) düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek
İngilizce - İngilizce
right