Mary favori doldurulmuş hayvanı olmadan uyuyamayacağını söylüyor.
- Mary says that she can't fall asleep without her favorite stuffed animal.
Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
- Tom gave his daughter a stuffed bunny.
Bu doldurulmuş hayvan küçük kıza ait.
- This stuffed animal belongs to the little girl.
Büyük bir çanta içine çamaşırlarını doldurdu.
- He stuffed his laundry into a large bag.
Tom her şeyi valizine tıktı.
- Tom crammed everything into his suitcase.
Çocuk bütün elbiselerini çantaya tıktı.
- The boy crammed all his clothes into the bag.
Tom'un tıkalı bir burnu var.
- Tom has a stuffed-up nose.
Bu ilaç tıkalı burun için harikalar yaratacaktır.
- This medicine will do wonders for a stuffed nose.
Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.
- I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.
Burnum gerçekten tıkanmış, bu yüzden mutfaktan gelen herhangi bir şeyin kokusunu alamıyorum.
- My nose is really stuffed, so I can't smell anything coming from the kitchen.