Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to stop hiccoughs?
Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
Tom durmak ve düşünmek istedi.
- Tom wanted to stop and think.
Durmaksızın hepsini bana boşalttı.
- She poured me all of it without stopping.
Sanırım bir sonraki durakta ineceğiz.
- I think we get off at the next stop.
Sonraki durakta trenden ineceğim.
- I'm getting off the train at the next stop.
O sigarayı bırakmak zorundadır.
- She has to stop smoking.
Kumar oynamayı bırakmak zorundasın.
- You must stop gambling.
Lütfen onu yapmayı durdurur musun?
- Would you please stop doing that?
Tom, onu durdurur musun?
- Tom, will you stop that?
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
- How about stopping the car and taking a rest?
Bu tapa şişeye uymaz.
- This stopper does not fit the bottle.
Şikago'da mola verebilir miyim?
- Can I stop over in Chicago?
Tren kısa bir mola verdi.
- The train made a brief stop.
Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
Onu durdurmanın imkansız olduğunu düşündük.
- We thought it impossible to stop him.
Onun olmasını engellemek zorundayım.
- I have to stop that from happening.
Tom'un bunu yapmasını engellemek istiyorum.
- I want to stop Tom from doing that.
O, konuşmayı kesmedi.
- He didn't stop talking.
Kay oyuncak bebeği alana kadar ağlamayı kesmedi.
- It was not until Kay received the doll that she stopped crying.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.
- Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
- I tried to stop him, but he left me behind.
Tom yolda acil durum duruşu yaptı.
- Tom made an emergency stop on the road.
Tom'un Mary'yi incitmesini engellemeye çalıştım.
- I tried to stop Tom from hurting Mary.
Onun ona vurmasını engelleyemedik.
- We couldn't stop him from hitting her.
Biz size mâni olmayalım.
- Don't let us stop you.
Ben sana mâni olmayayım.
- Don't let me stop you.
Yağmurun durmasını bekleyelim.
- Let's wait for the rain to stop.
Tren durmadan önce, inmemelisin.
- You must not get off the train before it stops.
Bir sonraki benzin istasyonunda duralım.
- Let's stop at the next gas station.
Tren o istasyonda durmaz.
- The train doesn't stop at that station.
Ertelemeye son vermek zorundayım.
- I have to stop procrastinating.
İçmeye son vermek zorundasın.
- You have to stop drinking.
Evim otobüs durağına yakın.
- My house is close to a bus stop.
Sonraki durakta trenden ineceğim.
- I'm getting off the train at the next stop.
Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
- There needs to be a full stop at the end of a sentence.
Buna bir nokta koymak zorunda kalacağız.
- We'll have to put a stop to this.
Doktor bana sigara içmeyi kesmek zorunda olduğumu söyledi.
- The doctor told me I had to stop smoking.
I stopped at the traffic lights.
The sight of the armed men stopped him in his tracks.
That stop was not planned.
The organ is loudest when all the stops are pulled.
The referees stopped the fight.
He stopped for two weeks at the inn.
The stop in a bulldog's face is very marked.
To achieve maximum depth of field, he stopped down to an f-stop of 22.
He stopped the wound with gauze.
They agreed to see each other at the bus stop.