Hemingway had a poor writing style.
- Hemingway'in kötü bir yazma stili vardı.
The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
- 1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
Tom has no sense of style.
- Tom'un stil duygusu yok.
The term ‘milonguero style tango’ was coined in the early 1990s to describe the style of dancing tango that was prevalent in the milongas of downtown Buenos Aires in the 1950s.
- 1950'li yıllarda şehir Buenos Aires'in milangolarında yaygın olan tangoyu dans etme stilini tanımlamak için 'Milonguero stili tango' terimi 1990'ların başında uyduruldu.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
Hemingway had a poor writing style.
- Hemingway'in kötü bir yazma stili vardı.
Lechery, lechery, still wars and lechery; nothing else holds fashion.
Still waters run deep.
Tom is tall; Dick is taller; Harry is still taller.
I’m not hungry, but I’ll still manage to find room for dessert.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
Still that animal before it hurts someone.
any drop of slombring rest / Did chaunce to still into her wearie spright .
Japonya durgunluktan kurtulmak için hala mücadele veriyor.
- Japan is still struggling to emerge from recession.
Durgun sular derin akar.
- Still waters run deep.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Tom nasıl hareketsiz oturacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to sit still.
Tom hareketsiz duruyordu.
- Tom was standing still.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
- She has a lot of faults. Still, I like her.
Şimdi bundan bahsetmek için henüz çok erken.
- It's still too early to talk about this now.
Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
- Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.
- I think I still have time for another cup of coffee.
Daha yapılacak çok iş var.
- Much still remains to be done.
Fiyatlar daha da artacak.
- Prices are going to rise still further.
Tom elinden geleni yaptı, ama yine de dersleri geçemedi.
- Tom did the best he could, but he still wasn't able to pass the course.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Hala Esperanto dilinde yazmaktan hoşlanıyorum.
- I still like to write in Esperanto.
İster Tom'dan hoşlan istersen hoşlanma, hâlâ onunla çalışmak zorundasın.
- Whether you like Tom or not, you still have to work with him.
Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Sabit diskime hâlâ format atamadım.
- I still couldn't format my hard disk.
Tom'un kıpırdamadan durma sorunu var.
- Tom has trouble standing still.
Hareket etme ve sessiz kal.
- Stand still and keep silent.
Askerler sessiz kaldılar.
- The soldiers remained still.
Tom on üç yaşındayken yazdığı bir şiiri hala ezbere okuyabiliyor.
- Tom can still recite a poem he wrote when he was thirteen.
Tom hâlâ şiirler yazar.
- Tom still writes poems.
Tom kanepede çok sakin oturdu.
- Tom sat very still on the couch.
Stadyum oldukça sakindi.
- The stadium was quite still.