Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
- Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is always honest.
Her zaman şarkı söylüyorsun.
- You're always singing.
Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.
- Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
O, her zaman sessizdi.
- He was silent all the time.
Tom, onlar ilkokuldayken, sürekli Mary'ye sataşırdı.
- Tom used to pick on Mary all the time when they were in elementary school.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.