O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
- Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
Her zaman altıda kalkarım.
- I always get up at six.
Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Mother always gets up early in the morning.
Daima sözlüğünü el altında bulundur.
- Always have your dictionary close at hand.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
O her zaman orada kaldı.
- He stayed there all the time.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
Tom, onlar ilkokuldayken, sürekli Mary'ye sataşırdı.
- Tom used to pick on Mary all the time when they were in elementary school.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.