Durmadan ileriye gidiyoruz.
- We're steadily moving forward.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
- You've got to get a steady job.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Nüfusta sürekli bir artış vardı.
- There was a steady increase in population.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I never had a steady job.
İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
- I have a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
Bu tablo, sabit değildir.
- This table isn't steady.
Otobanda sabit bir hızda kaldı.
- He maintained a steady speed on the highway.
... really kind of steadily ear-piercingly loud throughout the whole show. They're amazing. ...
... is a mother of two young boys she'd been steadily employed since she was a ...