He has unrealistic standards.
- O gerçekçi olmayan standartlara sahip.
Living standards should be higher.
- Yaşam standartları daha yüksek olmalı.
There is some sign of disparate standards bodies becoming more closely aligned.
Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich.
- Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.
There is a fixed standard in the king's principles.
- Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.