Onunla oynamak istemiyorum.
- Ich will nicht mit ihm spielen.
Büyükbaba ve büyükannelerim kroket oynamaktan hoşlanırlar.
- Meine Großeltern spielen gerne Croquet.
Kızlar oyun oynayarak eğlendi.
- Die Mädchen vergnügten sich mit Spielen.
Dersten sonra futbol oynamayı düşünüyorum.
- Nach dem Unterricht habe ich vor, Fußball zu spielen.
Piyes çok eglenceliydi; oraya gitmeliydin.
- The play was very amusing; you ought to have gone there.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Bir oyun izlemek için hepimiz tiyatroya gittik.
- All of us went to the theater to see a play.
Sami'nin grubu Kahire'de bir gösteri yapıyordu.
- Sami's band was playing a show in Cairo.
Çocuğun Keman çaldığını duyduk.
- We heard the boy playing the violin.
Keman çalabilir misin?
- Can you play the violin?
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play that by ear.
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play it by ear.
I learned to play guitar when I was ten years old.
- Ich habe mit zehn gelernt, Gitarre zu spielen.
I feel like playing cards. So do I.
- „Ich habe Lust, Karten zu spielen.“ – „Ich auch.“