Onunla oynamak istemiyorum.
- Ich will nicht mit ihm spielen.
Çocuklar oynamak istedi.
- Die Kinder wollten spielen.
Kızlar oyun oynayarak eğlendi.
- Die Mädchen vergnügten sich mit Spielen.
Bizimle tenis oynamak ister misin?
- Willst du mit uns Tennis spielen?
Piyes çok eglenceliydi; oraya gitmeliydin.
- The play was very amusing; you ought to have gone there.
Tom yeni tiyatroda bir oyun izledi.
- Tom saw a play in the new theater.
Tiyatro oyununu bilmiyorum, fakat yazarı iyi biliyorum.
- I don't know the theater play, but I know the author well.
Sami'nin grubu Kahire'de bir gösteri yapıyordu.
- Sami's band was playing a show in Cairo.
Keman çalabilir misin?
- Can you play the violin?
Gitar çalmak benim hobim.
- My hobby is playing the guitar.
Kadınların özgürlüğü hareketinde bir rol oynadı.
- She played a part in the women's lib movement.
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play it by ear.
I often hear her play the piano.
- Ich höre sie oft Klavier spielen.
Cats like playing in the sun.
- Katzen spielen gerne in der Sonne.