specifically: (a) not sour; as, sweet milk or bread

listen to the pronunciation of specifically: (a) not sour; as, sweet milk or bread
İngilizce - Türkçe

specifically: (a) not sour; as, sweet milk or bread teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

sweet
(sıfat) tatlı, şekerli, sevimli, şirin, cici, hoş, güzel, yumuşak başlı, nazik, mis gibi, lezzetli, ahenkli, melodik, verimli, asitsiz (mineral), kükürtsüz (benzin vb.), kolay, rahat
sweet
mümbit sert olmayan tatlı şey
sweet
{i} tat

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. - Sweet words bring the snake out of its hole.

O, tatlı şeyleri sevmiyor. - He doesn't care for sweet things.

sweet
tatlım

Doğruyu söylemek gerekirse tatlım, ben hiç ilgilenmiyorum. - To tell the truth, sweetheart, I'm not at all interested.

Sadece yedi gün daha ve sonra tatlımı tekrar göreceğim. - Just seven more days — then I'll see my sweetie again.

sweet
{i} zevk

Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır. - The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.

Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım. - I appreciate sweet things and books.

sweet
maşuk
sweet
şekerleme

Şekerlemeye dayanamaz. - He can't resist sweets.

Çok şekerleme yediğim için şişmanlıyorum. - I am getting fat because I eat a lot of sweets.

sweet
şirin
sweet
hoş

Bu hoş kokulu gülleri sana veriyorum. - This sweet-scented roses I give to you.

Güller tatlı hoş bir koku yayıyorlar. - Roses emanate a sweet fragrance.

sweet
{i} güzel koku

Bu çiçek güzel kokuyor. - This flower smells sweet.

Çiçekleri güzel kokuyor. - Their flowers smell sweet.

sweet
{s} mis gibi
sweet
sevgili

Tom sevgilisi Mary'in yokluğundan dolayı acı çekiyor. - Tom's suffering from the absence of his sweetheart Mary.

Lise sevgilimle evlendim. - I married my high school sweetheart.

sweet
{s} asitsiz (mineral)
sweet
{s} ahenkli
sweet
güzel ve hoş kokulu şey
sweet
{s} 1. tatlı; şekerli: sweet wine tatlı şarap. sweet orange tatlı portakal. Do you take your coffee sweet? Kahvenizi şekerli mi içersiniz? This
sweet
mülâyim
sweet
{i} tatlı şey

Ben genellikle tatlı şeyleri sevmiyorum ama senin kurabiyelerinden birini deneyeceğim. - I usually don't like sweet things, but I will try one of your cookies.

Tatlı şeylere dayanamam. - I can't resist sweet things.

sweet
{s} yumuşak başlı
İngilizce - İngilizce
sweet