space of time, or continued duration, esp

listen to the pronunciation of space of time, or continued duration, esp
İngilizce - Türkçe

space of time, or continued duration, esp teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

while
sırasında

Sürüş sırasında yola odaklanman gerekir. - While you drive, you should focus on the road.

İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi. - While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.

while
iken

Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi. - He developed his English skill while he was in America.

Eşi ameliyatta iken, ben ona eşlik ettim. - I kept him company while his wife was in surgery.

while
olduğu halde
while
irken
while
halbuki
while
rağmen

İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır. - While he likes English, he is weak in mathematics.

while
esnasında

Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın. - Please do not talk to the driver while he's driving.

while
-e karşın
while
-e rağmen
while
süre

Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum. - I want to leave these packages for a while.

Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır. - While there is life, there is hope.

while
-iken
while
oysa
while
while boşa geçir
while
(isim) zaman, vakit, süre
while
kadar

Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun? - Why don't you wait here while I finish what I'm doing?

Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu. - We had no choice but to wait for a while until the store opened.

while
iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
while
bağ

Araba sürerken emniyet kemerini bağla. - Fasten your seat belt while driving.

O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı - He tied his dog up to the tree while he went into the store.

while
bazen

Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. - It's good to try new things once in a while.

while
kısa süre

Tom kısa sürede ziyaret edecek. - Tom is coming over in a little while.

Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm. - I'm sorry I haven't called you in a while.

while
{i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
İngilizce - İngilizce
while
space of time, or continued duration, esp