soymak

listen to the pronunciation of soymak
Türkçe - İngilizce
rob

Sami wanted to rob Layla. - Sami, Leyla'yı soymak istedi.

It was Tom's idea to rob the bank. - Bankayı soymak Tom'un fikriydi.

strip
peel

Tom had trouble peeling the apple with his pocket knife. - Tom cep bıçağı ile elmayı soymakta sorun yaşadı.

Lend me a knife with which to peel this pear. - Bana bu armutu soymak için bir bıçak ödünç ver.

undress
skin
burgle
lay bare
displume
denudate
hijack
hew
prey
(Dilbilim) peel off
(Otomotiv) gut
strip off
shell
hijacking
pluck
fleece
deplume
disrobe
bare
bark
to peel (a vegetable or fruit)
(ev) burglarize
to peel, to skin, to shell; to undress, to skin, to strip; to rob, to hold up sth; to burgle, to burglarize; to fleece
pull off
despoil
hold up
knock off
clean out
(elma vb.) pare
denude
flay
unclothe
plunder
to rob, strip (someone, a place) of valuables. soyup soğana çevirmek to rob (someone) of everything he's got; to rob (someone) blind; to clean (a place) out
to skin (an animal)
unrobe
divest
decorticate
housebreak
(sarhoş vb) roll
sack
burglarize

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

heist
rip off
stick up
mug
rifle
ravage
{f} shear
shuck
{f} shave
soy
ancestry
soy
lineage
soy
breed
soymak (kabuğunu)
pare
soymak (meyve)
pare
soymak (meyveyi/sebzeyi)
peel
soymak (sarhoş)
roll
soymak (yağma)
despoil
soymak deri
(Gıda) skin
soymak ev
burgle
soymak meyve
(Gıda) peel
soy
race

Even the human race will become extinct one day. - İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.

soy
ancestor

English and German share a common ancestor. - İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.

All humans on Earth are descended from a common ancestor. - Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

soy
{i} posterity
kabuğunu soymak
husk
soy
race " ırk; line, lineage, descent, breed, family, ancestry, pedigree, birth, blood; sort, kind
soy
progeny
soy
strain
soy
ancestors
soy
{i} descent
soy
{i} family

Their family name is written on their mailbox. - Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.

In China, we put our family name first, then our name. - Çin'de önce soyadımızı sonra adımızı koyarız.

soy
{f} peeling

Tom is peeling the potatoes. - Tom patatesleri soyuyor.

I cut my little finger peeling potatoes. - Patates soyarken serçe parmağımı kestim.

soyma
{i} peeling

Tom had trouble peeling the apple with his pocket knife. - Tom cep bıçağı ile elmayı soymakta sorun yaşadı.

Tom ate the orange without peeling it first. - Tom, daha kabuğunu soymadan portakalı yedi.

soy
pedigree
mısır koçanı soymak
shuck
mısır soymak
shuck
patates vs kabuğunu soymak
(Gıda) peel
soy
kin

I am a decendant of Isreal's famous King David. - Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım.

She's a descendant of King George! - O, Kral George'un soyundandır.

soy
extract
soy
tribe

The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia. - Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.

soy
(Biyoloji) issue
soy
dynasty
soy
stemma
soy
parent

Layla was socially isolated by her parents, especially her mother. - Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.

She is of American parentage. - O, Amerikan soyundandır.

soy
multicolored
soy
(Denizbilim) phylum
soyma
stripping naked
soy
rob

The police arrested a suspect in connection with the robbery. - Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.

He was arrested as an accessory to the robbery. - Soygunun suç ortağı olarak tutuklandı.

soy
burglarize

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

Dan's house must have been burglarized. - Dan'in evi soyulmuş olmalıdır.

soy
{f} stripping
soy
stock
soy
rip off
soy
hijack
soy
{f} hijacking
soy
{f} fleece
soy
kindred
soy
despoil
soy
genealogy
soy
{f} rifle
soy
{f} stripped

She stripped the child and put him in the bath. - O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.

soy
stem
soy
{f} disrobing
soy
parentage

She is of American parentage. - O, Amerikan soyundandır.

soy
German

The English language is cognate to the German language. - İngiliz dili Alman diline soydaştır.

English and German share a common ancestor. - İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.

soy
disrobe
soy
{f} peel

Please peel the potatoes. - Lütfen patatesleri soy.

Tom peeled the potatoes. - Tom patatesleri soydu.

soy
flay
soy
burgle

We were burgled once. - Biz bir kez soyulduk.

soy
{f} strip

She stripped the child and put him in the bath. - O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.

soyma
divestment
soyma
{i} stripping
soyma
{i} disrobing
soyma
declading
soyma
divestiture
Soy
ancestorial
soy
inert
arma soymak
naut . to unrig a ship
derisini soymak
excoriate
derisini soymak
scarify
derisini soymak
to skin
kabukunu soymak
to peel, strip, skin
kabuğunu soymak
(bakla vb.) pod
kabuğunu soymak
bark
kabuğunu soymak
skin
kabuğunu soymak
shell
kabuğunu soymak
skin out
kabuğunu soymak
peel
kabuğunu soymak
to peel, to pare, to bark
kabuğunu soymak
remove the skin
kabuğunu soymak
decorticate
kabuğunu soymak
hull
kabuğunu soymak
(elma vb.) pare
kabuğunu soymak
peel off
kasa soymak
safecrack
kasa soymak
to break a safe
kasa soymak
break a safe
patates soymak
peel patato
patates soymak
scrape patato
soy
flesh and blood
soy
cion
soy
(person, animal) of good stock, highbred
soy
stirpes
soy
birth
soy
offshoot
soy
phylo
soy
noble

Tragedy is the entertainment of the nobles. - Trajedi soyluların eğlencesidir.

Helium, neon, argon, krypton, xenon and radon are noble gases. - Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon soy gazlardır.

soy
line, lineage, family, people descended from a common ancestor
soy
extraction
soy
sort, kind; species
soy
stirps
soy
rind
soy
{i} blood
soy
hull
soy
kidney
soy
flesh
soy
antecedent
soy
bloodline
soy
shucks
soy
shuck
soy
{i} breeding
soy
abstract

Abstract art is something to feel. - Soyut sanat hissedilecek bir şeydir.

The theory is too abstract for me. - Teori benim için çok soyuttur.

soy
father

My father struggled with the robber. - Babam soyguncu ile mücadele etti.

Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end. - Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.

soyma
(kabuk) paring
soyma
peeling; stripping
yol kesmek suretiyle soymak
(Kanun) hi-jack
İngilizce - İngilizce

soymak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, made by subjecting boiled beans to long fermentation and then long digestion in salt and water. US preference is the term soy sauce

Pour in four tablespoonfuls of sherry and four tablespoonfuls of soy, as much vinegar as the jar will hold, and cover closely until wanted.

soy
Soybeans. Often used attributively

The soy crop is looking good this year.

soy
thin sauce made of fermented soy beans
soy
The soja, a kind of bean
soy
a source of oil; used for forage and soil improvement and as food
soy
soja beans, or beans and meal, to long fermentation and then long digestion in salt and water
soy
most highly proteinaceous vegetable crop known erect bushy hairy annual herb having trifoliate leaves and purple to pink flowers; extensively cultivated for food and forage and soil improvement but especially for its nutritious oil-rich seeds; native to Asia a source of oil; used for forage and soil improvement and as food
soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, made by subjecting boiled beans to long fermentation and then long digestion in salt and water. US usage prefers the term soy sauce
soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, etc
soy
{i} salty sauce made from soybeans; soybean, edible bean of the soy plant
soy
most highly proteinaceous vegetable crop known
soy
Soy flour, butter, or other food is made from soybeans
soy
made by subjecting boiled beans esp
soy
erect bushy hairy annual herb having trifoliate leaves and purple to pink flowers; extensively cultivated for food and forage and soil improvement but especially for its nutritious oil-rich seeds; native to Asia
Türkçe - Türkçe
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek: "Hariçten ortak hırsızlar bulup evimizi soymağa kalkar."- Ö. Seyfettin
Birinin giysilerini çıkarmak
Birinin giysilerini çıkarmak: "Yaralıyı soyuyor ve ilk tedaviye başlıyorum."- R. N. Güntekin
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar gibi şeyleri çıkarmak
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar gibi şeyleri çıkarmak: "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu."- A. Gündüz
(Osmanlı Dönemi) NEKÂ'
(Osmanlı Dönemi) SA'M
(Osmanlı Dönemi) LEFA
(Osmanlı Dönemi) SAHF
Soy
kan
Soy
celep
Soy
ırk
soy
Sülale
soy
İyi ve üstün nitelikleri bulunan
soy
Manzum söz
soy
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülâle
soy
Manzum söz: "Boy boyladı, soy soyladı."- Dede Korkut
soy
Cins, tür, çeşit
soy
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale: "Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama, yarın, bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir."- M. Ş. Esendal. İyi ve üstün nitelikleri bulunan
soyma
Soymak işi
İngilizce - Türkçe

soymak teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

soy
{i} soya

Tavuk, ton balığı ve soya fasulyesi iyi protein kaynaklarıdır. - Chicken, tuna and soybeans are good sources of protein.

ABD'nin Çin'e ihraç ettiği başlıca ürün soya fasülyesiydi. - The top U.S. export to China was soybeans.

soy
{i} soya fasulyesi

Genellikle soya fasulyesiyle birlikte yediğiniz bazı yiyecekler nelerdir? - What are some foods you usually eat with soy sauce?

Mayalanmış soya fasulyesi kokusu onu iğrendirir. - The smell of fermented soybeans sickens him.

soy
bu fasulyeden yapılan
soy
{i} soya salçası
soymak