Well, that went smoothly.
- Peki, bu sorunsuzca gitti.
It went very smoothly.
- O çok sorunsuzca gitti.
My teeth are totally healthy and free of problems.
- Dişlerim tamamen sağlıklı ve sorunsuzdur.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
How do you feel about the issue?
- Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
This could become a big problem.
- Bu büyük bir sorun olabilirdi.
This woman is mentally challenged.
- Bu kadının zihinsel sorunları var.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I had difficulty working out the problem.
- Sorunu çözmede zorluk çektim.
I had difficulty in making myself understood in French.
- Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
He illustrated the problem with an example.
- Sorunu bir örnekle açıkladı.
There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them.
- Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Overpopulation is a big concern.
- Aşırı nüfus büyük bir sorundur.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.
- Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.
My job is to anticipate problems.
- Benim işim sorunları öngörmek.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
You have enough on your mind without worrying about my problems.
- Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.
In case of trouble, please call me.
- Sorun olursa, lütfen beni arayın.
I always rely on him in case there's a problem.
- Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Is anything the matter with him?
- Onun herhangi bir sorunu mu var?
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.