sorunluluk

listen to the pronunciation of sorunluluk
Türkçe - İngilizce
the problem of
sorun
trouble

I have nothing to do with their troubles. - Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.

The new government has financial troubles. - Yeni hükümetin malî sorunları var.

sorun
issue

His vote would decide the issue. - Onun oyu sorunu belirleyecekti.

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

sorun
problem

I'm having some problems compiling this software. - Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.

There seems to be some genetic problem with this animal. - Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.

sorun
challenge

This problem is a real challenge. - Bu mesele gerçek bir sorundur.

I could hardly refuse Tom's challenge. - Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.

sorun
chose

I chose to ignore the problem. - Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.

sorun
drawback
sorun
complication
sorun
{i} difficulty

I solved this problem with difficulty. - Ben bu sorunu güçlükle çözdüm.

He had no difficulty in solving the problem. - Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.

sorun
problem, question, matter, strife, complication, affair, case problem, mesele
sorun
cause

Tom causes me a lot of trouble. - Tom bana çok sorun çıkarıyor.

He behaves well in school but at home he causes problems. - O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.

sorun
{i} grievance
sorun
{i} ill

There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them. - Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.

All the ills of democracy can be cured by more democracy. - Demokrasinin bütün sorunları daha fazla demokrasi ile tedavi edilebilir.

sorun
puzzle
sorun
affair

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

A new affair is agitating the police administration. - Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.

sorun
(Bilgisayar) error
sorun
concern

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women. - Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.

sorun
look-out
sorun
(Kanun) dispute

Industrial disputes are still a problem. - Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.

sorun
snafu
sorun
(Ticaret) job

Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would. - Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.

My job is to anticipate problems. - Benim işim sorunları öngörmek.

sorun
worry

You have enough on your mind without worrying about my problems. - Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.

Don't worry. There's nothing wrong with you. - Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.

sorun
strife
sorun
(Konuşma Dili) a hornet's nest
sorun
(Konuşma Dili) hornets' nest
sorun
case

You have a serious case of sunburn. - Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.

In that case, we've got a problem... - Bu durumda, bir sorunumuz var.

sorun
question

There is not an answer for your question. - Sorun için cevap yok.

sorun
tribulation
sorun
matter

Is anything the matter with him? - Onun herhangi bir sorunu mu var?

I would like to talk with you about this matter. - Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.

sorun
business

It's his problem. It's none of my business. - Bu onun sorunu. Benim işim değil.

sorun
{i} funeral
sorun
trouble of
sorun
packet
sorun
proposition
sorun
hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

sorun
lookout
sorun
issue , problem
sorun
hangup
sorun
problem, question, matter; issue, point under consideration
sorun
knot
Türkçe - Türkçe

sorunluluk teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sorun
dava
Sorun
mesele
sorun
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
sorun
çözüm bekleyen karmakarışık durum
sorun
Sıkıntı veren durum, dert
sorunluluk