O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
- He finished sorting the papers.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- This sort of work calls for a lot of patience.
Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
- What sort of things do you do on weekends?
O, kolay pes eden bir tip değildir.
- He is not the sort of guy who gives in easily.
O, bilinen bir insan tipi.
- He is a common sort of man.
O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
- He finished sorting the papers.
Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın?
- How will you sort the animals?
Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
- Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
Bir biftek sipariş ediyorum. Aynısını yapmanı öneririm.
- I'm ordering a steak. I suggest you do the same.
Onun kağıtlarını ayıklamak için birkaç gün harcadım.
- I spent several days sorting through her papers.
Son olarak bunu tasnif etmeni istiyorum.
- I want to sort this out once and for all.
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
Bir içki daha sipariş etmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking about ordering another drink.
Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
- Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
- No one has time for that sort of thing.
Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
- She sorted the files in alphabetical order.
Ona böyle bir şey söylemen oldukça saçma.
- It's quite absurd of you to tell her that sort of thing.
Sana oldukça aşık oldum.
- I sort of had a crush on you.
I had a sort of my cupboard.