Onlar kederli bir şekilde sessizdi.
- They were sorrowfully silent.
Mary kederli bir şekilde oğlunu gömdü.
- Mary sorrowfully buried her son.
Haber onu üzüntü ile doldurdu.
- The news filled her with sorrow.
Joy üzüntüden altüst olmuştu.
- Joy was mingled with sorrow.
Kelimeler acısını ifade etmede yetersiz kalır.
- No words can express her deep sorrow.
Onun için hepimiz büyük acı duyduk.
- We all felt great sorrow for him.
İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
- As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
- Delight is the opposite of sorrow.
Sorrow not, sir,’ says he, ‘like those without hope.’.