Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
- Listening to sad music makes me happy.
Bir sadist acı vermekten; bir mazoşist onu almaktan hoşlanır.
- A sadist likes inflicting pain; a masochist, receiving it.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Senin gözde hüzünlü şarkın nedir?
- What's your favorite sad song?
Hüzünlü şarkılar söylemeyi sevmez.
- She doesn't like to sing sad songs.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Birdenbire çok hüzünlendim.
- I suddenly became very sad.
O, bana üzüntülü şekilde baktı.
- She looked sadly at me.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.