sooner, in time pervious

listen to the pronunciation of sooner, in time pervious
İngilizce - Türkçe

sooner, in time pervious teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

before
(İnşaat) önce

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim. - Before going to study in Paris, I must brush up on my French.

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim. - Before going to work in Paris, I must brush up on my French.

before
den önce
before
daha önce

Ben daha önce böyle güzel bir kız hiç görmemiştim. - I had never seen such a beautiful girl before.

Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi? - Have you seen such a wonderful movie before?

before
tercihen
before
önde

John mesleğini ailesinden daha önde tutar. - John puts his career before his family.

before
cephesinde
before
karşı

O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi. - He said that he had met her a week before.

Daha önce o kızla karşılaştım. - I've met that girl before.

before
evvelce

Evvelce sarhoş oldum; daha da çok olacak gibiyim. - I've been drunk before and likely will get drunk many more times.

before
mek yerine
before
önünde

Düzinelerce insan istasyonun önünde toplandı. - Dozens of people gathered before the station.

Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer. - One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.

before
önceden

Biz önceden aperatifleri hazırladık. - We prepared snacks beforehand.

Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim. - I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.

before
{e} karşısında

O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi. - He recoiled before his master's anger.

before
-den önce
before
önden
before
{e} önüne

Sami, çocuklarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koydu. - Sami put the needs of his children before his own needs.

Adının önüne bir haç yap. - Make a cross before your name.

before
mektense
before
{e} ilerisinde
before
önünde, cephesinde. edat
İngilizce - İngilizce
{a} before
sooner, in time pervious