sonuca

listen to the pronunciation of sonuca
Türkçe - İngilizce
conclusion to
come to conclusion
final conclusion
sonuç
conclusion

The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't. - Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.

Let's forget everything about that conclusion. - Bu sonuç hakkında her şeyi unutalım.

sonuç
result

You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death. - Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.

The situation resulted in violence. - Durum şiddetle sonuçlandı.

sonuç
{i} consequence

Tom had no choice except to accept the consequences. - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

Tom is prepared to accept the consequences. - Tom sonuçları kabul etmeye hazır.

sonuç
outcome

Our research indicates that such outcomes are becoming more common in this age group. - Araştırmamız bu tür sonuçların bu yaş grubunda daha yaygın hale gelmekte olduğunu göstermektedir.

I never doubted the outcome. - Ben sonuçtan asla şüphe etmedim.

sonuca ulaşmak
come through
sonuca vardırmak
effect
sonuca bağlamak
To connect the results
sonuca varma
to conclude
sonuca ulaşmak
win through
sonuca ulaşmak
end
sonuca ulaşmak
extrapolate
sonuca ulaşmayan tartışma
corker
sonuca ulaştırmak
carry through
sonuca varmak
amount
sonuca varmak
reason
sonuca varmak
decide
sonuca varmak
make inferences
sonuca varmamak
reach no conclusion
sonuca yaklaşmak
get hotter
sonuç
{i} end

It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce. - Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.

NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents. - NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.

sonuç
joy
sonuç
{i} success

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

He said to himself, Will this operation result in success? - Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

sonuç
result, consequence, outcome, conclusion, product, effect netice
sonuç
product
sonuç
payoff
sonuca varmak
deduce
sonuca varmak
educe
sonuca varmak
conclude
sonuç
result, outcome, conclusion
sonuç
wrap-up
sonuç
effect

It's simply cause and effect. - Sadece neden ve sonuçtur.

The efforts brought about no effect. - Çabalar sonuç getirmedi.

sonuç
{i} show

The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.

The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.

sonuca ulaşmak
(deyim) make out
sonuca varmak
come to conclusion
sonuca varmak
come to the conclusion
sonuca varmak
draw conclusion
sonuca varmak
come to a conclusion
sonuç
(Denizbilim) conculusion
sonuç
determination
sonuç
find

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

You've always known that eventually everyone would find out. - Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.

sonuç
ending

The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. - Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.

sonuç
all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

sonuç
(Bilgisayar) farewell statement
sonuç
(Ticaret) performance
sonuç
bottomline
sonuç
resultant 
sonuç
rowen
sonuç
(Ticaret) output
sonuç
(Ticaret) score
sonuç
desition
sonuç
sequent
sonuç
after effect
sonuç
repercussion
sonuç
desinence
sonuç
finish

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

sonuç
deduction
sonuç
catastrophe
sonuç
(Bilgisayar) result at
sonuç
{i} issue
sonuç
hangover
sonuç
avail
sonuç
inference
sonuç
ramification

Sami didn't fully understand the ramifications of his actions. - Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.

sonuç
fruit

Let's stop this fruitless argument. - Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.

Your effort will surely bear fruit. - Çabanız mutlaka sonuç verecek.

sonuç
event

You'll tell me everything eventually. - Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.

Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime. - Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.

sonuç
child

She's still a child after all. - Sonuçta o hâlâ bir çocuk.

Sami had a relationship that resulted in a child. - Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.

sonuç
bottom line
sonuç
resultant
sonuç
{i} decision

This decision had important results. - Bu kararın önemli sonuçları vardı.

Both your father and I understand the consequences of your decision. - Hem baban hem de ben senin kararın sonuçlarını anlıyoruz.

sonuca ulaşmak
reach the bottom line
sonuç
result for
sonuç
to result
sonuç
result to
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
come to fruition
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
reach to fruition
parçaları birleştirip sonuca varmak
reconstitute
sonuç
close

The election results were extremely close. - Seçim sonuçları son derece yakın.

sonuç
produce

Like causes produce like results. - Benzer sebepler benzer sonuçlar üretirler.

My efforts produced no results. - Çabalarım hiç sonuç vermedi.

sonuç
denouement
sonuç
(Hukuk) outcome, conclusion
sonuç
corollary
sonuç
finding
sonuç
harvest
sonuç
sum

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

sonuç
log. conclusion
sonuç
aftermath
sonuç
consequent
sonuç
sequel
sonuç
{i} upshot
sonuç
fruitage
sonuç
ultimate

Ultimately, he ended up going to school. - Sonuçta, okula gitmeye son verdi.

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing. - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.

sonuç
spawn
sonuç
ate
sonuç
success#
sonuç
deduct
Türkçe - Türkçe

sonuca teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sonuca ulaşmak
çıkmak
Sonuç
netice
sonuç
Öz, özet
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Öz, özet
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice: "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi."- N. Cumalı
sonuç
Yazının veya sözün bitim bölümü
sonuca