sonuçta

listen to the pronunciation of sonuçta
Türkçe - İngilizce
eventually

Things eventually changed. - Sonuçta işler değişti.

Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime. - Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.

all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

on the upshot
in the event
in the end

In the end, Jane didn't buy it. - Sonuçta, Jane onu satın almadı.

In the end, the diligent person succeeds. - Sonuçta çalışkan kişi başarır.

ultimately

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

in conclusion
overall
sonuç
conclusion

The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't. - Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.

Tom has the bad habit of jumping to conclusions. - Tom'un sonuçlara atlamayla ilgili kötü bir alışkanlığı vardır.

sonuç
result

The situation resulted in violence. - Durum şiddetle sonuçlandı.

Many diseases result from poverty. - Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.

sonuç
{i} consequence

Tom took a moment to consider the consequences. - Tom sonuçları değerlendirmek için biraz zaman istedi.

Tom is prepared to accept the consequences. - Tom sonuçları kabul etmeye hazır.

sonuç
outcome

He understood the negative outcomes of being wasteful. - O, savurgan olmanın olumsuz sonuçlarını anladı.

Our research indicates that such outcomes are becoming more common in this age group. - Araştırmamız bu tür sonuçların bu yaş grubunda daha yaygın hale gelmekte olduğunu göstermektedir.

sonuç
{i} end

It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce. - Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

sonuç
joy
sonuç
{i} success

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

He said to himself, Will this operation result in success? - Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

sonuç
result, consequence, outcome, conclusion, product, effect netice
sonuç
product
sonuç
payoff
sonuç
result, outcome, conclusion
sonuç
wrap-up
sonuç
effect

If you do that, it will only bring about a contrary effect. - Eğer bunu yaparsan,bu sadece aksi sonuçlar doğuracak.

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

sonuç
{i} show

Tom's strength training began to show results. - Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.

The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.

sonuç
(Denizbilim) conculusion
sonuç
determination
sonuç
find

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

You've always known that eventually everyone would find out. - Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.

sonuç
ending

The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. - Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.

sonuç
all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

sonuç
(Bilgisayar) farewell statement
sonuç
(Ticaret) performance
sonuç
bottomline
sonuç
resultant 
sonuç
rowen
sonuç
(Ticaret) output
sonuç
(Ticaret) score
sonuç
desition
sonuç
sequent
sonuç
after effect
sonuç
repercussion
sonuç
desinence
sonuç
finish

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

sonuç
deduction
sonuç
catastrophe
sonuç
(Bilgisayar) result at
sonuç
{i} issue
sonuç
hangover
sonuç
avail
sonuç
inference
sonuç
ramification

Sami didn't fully understand the ramifications of his actions. - Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.

sonuç
fruit

Let's stop this fruitless argument. - Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.

Your effort will surely bear fruit. - Çabanız mutlaka sonuç verecek.

sonuç
event

Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime. - Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.

Things eventually changed. - Sonuçta işler değişti.

sonuç
child

She's still a child after all. - Sonuçta o hâlâ bir çocuk.

Sami had a relationship that resulted in a child. - Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.

sonuç
bottom line
sonuç
resultant
sonuç
{i} decision

Both your father and I understand the consequences of your decision. - Hem baban hem de ben senin kararın sonuçlarını anlıyoruz.

Maria is always making hasty decisions, forgetting about the consequences. - Maria sonuçları unutarak her zaman aceleci kararlar veriyor.

sonuç
result for
sonuç
to result
sonuç
result to
sonuç
close

The election results were extremely close. - Seçim sonuçları son derece yakın.

sonuç
produce

Effort produces fine results. - Çaba güzel sonuçlar üretir.

Such international cooperation produced great results. - Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu.

sonuç
denouement
sonuç
(Hukuk) outcome, conclusion
sonuç
corollary
sonuç
finding
sonuç
harvest
sonuç
sum

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

sonuç
log. conclusion
sonuç
aftermath
sonuç
consequent
sonuç
sequel
sonuç
{i} upshot
sonuç
fruitage
sonuç
ultimate

Ultimately, he ended up going to school. - Sonuçta, okula gitmeye son verdi.

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

sonuç
spawn
sonuç
ate
sonuç
success#
sonuç
deduct
Türkçe - Türkçe

sonuçta teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Sonuç
netice
sonuç
Öz, özet
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Öz, özet
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice: "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi."- N. Cumalı
sonuç
Yazının veya sözün bitim bölümü
sonuçta