I have to conclude this transaction within a week.
- Ben bir hafta içinde bu işlemi sonuçlandırmak zorundayım.
I realize you're anxious to finalize the details.
- Ayrıntıları sonuçlandırmak için endişeli olduğunun farkındayım.
Let's forget everything about that conclusion.
- Bu sonuç hakkında her şeyi unutalım.
Tom has the bad habit of jumping to conclusions.
- Tom'un sonuçlara atlamayla ilgili kötü bir alışkanlığı vardır.
The situation resulted in violence.
- Durum şiddetle sonuçlandı.
You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death.
- Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.
Tom took a moment to consider the consequences.
- Tom sonuçları değerlendirmek için biraz zaman istedi.
He who makes the mistake bears the consequences.
- Hata yapan sonuçlarına katlanır.
Our research indicates that such outcomes are becoming more common in this age group.
- Araştırmamız bu tür sonuçların bu yaş grubunda daha yaygın hale gelmekte olduğunu göstermektedir.
The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
The peace talks ended in failure.
- Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
He tried to kill himself but it ended in failure.
- O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
He said to himself, Will this operation result in success?
- Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
The efforts brought about no effect.
- Çabalar sonuç getirmedi.
Cause and effect react upon each other.
- Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous.
- Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.
The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
- Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.
You've always known that eventually everyone would find out.
- Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.
Eventually it was possible to find a really satisfactory solution.
- Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
Apply two coats of the paint for a good finish.
- İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.
Sami didn't fully understand the ramifications of his actions.
- Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.
Let's stop this fruitless argument.
- Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.
Your effort will surely bear fruit.
- Çabanız mutlaka sonuç verecek.
Things eventually changed.
- Sonuçta işler değişti.
You'll tell me everything eventually.
- Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.
She's still a child after all.
- Sonuçta o hâlâ bir çocuk.
Sami had a relationship that resulted in a child.
- Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.
That decision will have far-reaching and serious consequences.
- O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
Maria is always making hasty decisions, forgetting about the consequences.
- Maria sonuçları unutarak her zaman aceleci kararlar veriyor.
The election results were extremely close.
- Seçim sonuçları son derece yakın.
Such international cooperation produced great results.
- Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu.
After all, their form of transport produces no pollution at all.
- Sonuçta, onların ulaşım formu hiç kirlilik üretmez.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
- Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
- Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.