sonuçlandırma

listen to the pronunciation of sonuçlandırma
Türkçe - İngilizce
culminate
finalization
sonuç
conclusion

What conclusions did they come to? - Hangi sonuçlara vardılar?

Let's forget everything about that conclusion. - Bu sonuç hakkında her şeyi unutalım.

sonuç
result

The situation resulted in violence. - Durum şiddetle sonuçlandı.

You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death. - Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.

sonuç
{i} consequence

Tom had no choice except to accept the consequences. - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

This could have unintended consequences. - Bunun umulmadık sonuçları olabilir.

sonuçlandırmak
{f} conclude

I have to conclude this transaction within a week. - Ben bir hafta içinde bu işlemi sonuçlandırmak zorundayım.

sonuç
outcome

I never doubted the outcome. - Ben sonuçtan asla şüphe etmedim.

He understood the negative outcomes of being wasteful. - O, savurgan olmanın olumsuz sonuçlarını anladı.

sonuç
{i} end

The peace talks ended in failure. - Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

sonuçlandırmak
accomplish
sonuç
joy
sonuç
{i} success

He said to himself, Will this operation result in success? - Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

sonuç
result, consequence, outcome, conclusion, product, effect netice
sonuç
product
sonuç
payoff
sonuç
result, outcome, conclusion
sonuç
wrap-up
sonuç
effect

If you do that, it will only bring about a contrary effect. - Eğer bunu yaparsan,bu sadece aksi sonuçlar doğuracak.

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

sonuç
{i} show

The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

sonuç
(Denizbilim) conculusion
sonuç
determination
sonuç
find

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

You've always known that eventually everyone would find out. - Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.

sonuç
ending

The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. - Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.

sonuç
all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

sonuç
(Bilgisayar) farewell statement
sonuç
(Ticaret) performance
sonuç
bottomline
sonuç
resultant 
sonuç
rowen
sonuç
(Ticaret) output
sonuç
(Ticaret) score
sonuç
desition
sonuç
sequent
sonuç
after effect
sonuç
repercussion
sonuç
desinence
sonuç
finish

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

sonuç
deduction
sonuç
catastrophe
sonuç
(Bilgisayar) result at
sonuçlandırmak
(deyim) put an end to
sonuçlandırmak
bring to a conclusion
sonuçlandırmak
(Konuşma Dili) button up
sonuçlandırmak
result in
sonuçlandırmak
wind
sonuçlandırmak
(Dilbilim) polish off
sonuçlandırmak
finish
sonuçlandırmak
result
sonuç
{i} issue
sonuç
hangover
sonuç
avail
sonuç
inference
sonuç
ramification

Sami didn't fully understand the ramifications of his actions. - Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.

sonuç
fruit

Your effort will surely bear fruit. - Çabanız mutlaka sonuç verecek.

Let's stop this fruitless argument. - Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.

sonuç
event

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime. - Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.

sonuç
child

She's still a child after all. - Sonuçta o hâlâ bir çocuk.

Sami had a relationship that resulted in a child. - Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.

sonuç
bottom line
sonuçlandırmak
finalize

I realize you're anxious to finalize the details. - Ayrıntıları sonuçlandırmak için endişeli olduğunun farkındayım.

sonuçlandırmak
decide
sonuçlandırmak
bring to an end
sonuçlandırmak
effect
sonuç
resultant
sonuç
{i} decision

That decision will have wide and serious consequences. - Bu kararın geniş ve ciddi sonuçları olacaktır.

Maria is always making hasty decisions, forgetting about the consequences. - Maria sonuçları unutarak her zaman aceleci kararlar veriyor.

sonuç
result for
sonuç
to result
sonuç
result to
sonuç
close

The election results were extremely close. - Seçim sonuçları son derece yakın.

sonuç
produce

My efforts produced no results. - Çabalarım hiç sonuç vermedi.

After all, their form of transport produces no pollution at all. - Sonuçta, onların ulaşım formu hiç kirlilik üretmez.

sonuç
denouement
sonuç
(Hukuk) outcome, conclusion
sonuç
corollary
sonuç
finding
sonuç
harvest
sonuç
sum

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

sonuç
log. conclusion
sonuç
aftermath
sonuç
consequent
sonuç
sequel
sonuç
{i} upshot
sonuç
fruitage
sonuç
ultimate

Ultimately, he ended up going to school. - Sonuçta, okula gitmeye son verdi.

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

sonuç
spawn
sonuç
ate
sonuç
success#
sonuç
deduct
sonuçlandırmak
snuff out
sonuçlandırmak
to bring to a conclusion, to conclude, to finish
sonuçlandırmak
leave off
sonuçlandırmak
to bring (something) to a conclusion, conclude
sonuçlandırmak
put a period to
sonuçlandırmak
get through
sonuçlandırmak
(Hukuk) finalise
sonuçlandırmak
bring to an issue
sonuçlandırma