I want to put an end to the quarrel.
- Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
Sami wanted to end his life.
- Sami kendi hayatına son vermek istedi.
He tried in vain to put an end to their heated discussion.
- Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
Scientists are working hard to put an end to AIDS.
- Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
He ended his life by jumping off a bridge.
- O, bir köprüden atlayarak hayatına son verdi.
In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
Mary terminated our friendship.
- Mary dostluğumuza son verdi.
Mary terminated our friendship.
- Mary dostluğumuza son verdi.
You have to stop drinking.
- İçmeye son vermek zorundasın.
I have to stop procrastinating.
- Ertelemeye son vermek zorundayım.