son verme

listen to the pronunciation of son verme
Türkçe - İngilizce
{i} termination
putting an end
discontinuation
calling off
discontinuance
finish
subversion
{i} closure
son vermek
terminate
son vermek
end

Sami wanted to end his life. - Sami kendi hayatına son vermek istedi.

Tom wants to end this. - Tom buna bir son vermek istiyor.

son vermek
{f} cease
son vermek
put an end

He tried in vain to put an end to their heated discussion. - Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.

Scientists are working hard to put an end to AIDS. - Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.

son ver
{f} end

In the near future, we will be able to put an end to AIDS. - Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.

We ended this discussion. - Bu tartışmaya son verdik.

son vermek
{f} call off
son vermek
wind up
son vermek
put a stop to
son vermek
{f} chuck
son ver
(Bilgisayar) dismiss
son ver
(Bilgisayar) terminate

Mary terminated our friendship. - Mary dostluğumuza son verdi.

son vermek
doomed
son vermek
termine
son vermek
break something off
son vermek
drop
son vermek
dissolve
son vermek
(deyim) bust up
son vermek
(deyim) bring to an end
son vermek
call a halt to
son ver
{f} terminated

Mary terminated our friendship. - Mary dostluğumuza son verdi.

son ver
put an end to
son ver
{f} doomed
son vermek
heal
son vermek
have done with
son vermek
Scotch
son vermek
lift
son vermek
abrogate
son vermek
do away with
son vermek
break off
Son vermek
put an end to
son vermek
give an end
dini yönetime son verme
(Politika, Siyaset) laicisation
dini yönetime son verme
(Politika, Siyaset) secularisation
dini yönetime son verme
secularization
faaliyetine son verme
close down
işe son verme
shutdown
katılım olmadığından oturuma son verme
count out
son vermek
discontinue
son vermek
wrap up
son vermek
to end, to finish, to put an end to, to terminate, to break sth off
son vermek
raise
son vermek
close
son vermek
shut down upon
son vermek
call a halt
son vermek
top off
son vermek
fetch up
son vermek
stash
son vermek
end off
son vermek
shut down on
son vermek
sign off
son vermek
to bring (something) to an end; to put an end to (something)
son vermek
(oturum vs) adjourn
son vermek
cut off
son vermek
finish
son vermek
make an end of
son vermek
stop

I have to stop procrastinating. - Ertelemeye son vermek zorundayım.

You have to stop drinking. - İçmeye son vermek zorundasın.

son vermek
wipe up
son vermek
halt
son vermek
conclude
üstü kapalı bir biçimde son verme
(Hukuk) tacit abrogation
ırk ayırımına son verme
desegregation
son verme