There's no tangible connection.
- Somut bir bağlantı yok.
There's no concrete evidence against Tom.
- Tom'a karşı somut delil yok.
The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions.
- Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.
We never were physical.
- Biz asla somut değildik.
I have a palpable proof.
- Somut bir kanıtım var.