Evimiz yanıyor ve biz başka bir yere bakıyoruz.
- Our house is burning and we look elsewhere.
O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
Suçlama başka bir yerde yatıyor.
- The blame lies elsewhere.
O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
Belli ki Tom'un aklı başka yerde.
- Tom's mind is obviously elsewhere.
Tom'un aklı başka yerde.
- Tom's mind is elsewhere.
Dizüstü bilgisayarımı burada bulamıyorum; onu başka yere koymuş olmalıyım.
- I can't find my notebook here; I must have put it elsewhere.
Başka yere bakmalıyız.
- We must look elsewhere.