Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
- She told me how it was wrong to steal.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
- It's wrong to trick people like that.
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
- She thinks that I wronged her.
Tom yanlış yoldan gitti.
- Tom went the wrong way.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Tom yatağın ters tarafından kalktı ve bütün gün suratsızdı.
- Tom got up on the wrong side of the bed and has been grouchy all day.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Injustice is a heinous wrong.