Heyecandan kalbi titriyordu.
- Her heart was throbbing with excitement.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
Coşku içerisinde, 30 dakikalık bir show-zamanı çok çabuk geçti.
- In all the excitement the 30 minute show-time passed in a flash.