Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

someone who likes to talk about someone else's private or personal business

listen to the pronunciation of someone who likes to talk about someone else's private or personal business
İngilizce - Türkçe

someone who likes to talk about someone else's private or personal business teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

gossip
{i} dedikodu

Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur. - Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.

Dedikoduyla meşgul olacak zamanım yok. - I have no time to engage in gossip.

gossip
{i} dedikoducu kimse
gossip
laf yetiştirmek
gossip
kaynatmak
gossip
gıybet
gossip
dedikoducu

Sen böyle bir dedikoducusun. - You're such a gossip.

Dünya dedikoducular ve yalancılarla dolu. - The world is full of gossipers and liars.

gossip
çene çalma
gossip
dedikodu yap

Dedikodu yapan biri değilim. - I'm not one to gossip.

Tom dedikodu yapan insan türü değildir. - Tom isn't the type of person who gossips.

gossip
{f} dedikodu yapmak

İnsanlar dedikodu yapmaktan hoşlanır. - People like gossiping.

gossip
dedikodu etmek
gossip
dedikoducu/dedikodu
gossip
{i} hoşbeş
gossip
{i} gevezelik
gossip
{f} çene çalmak
gossip
{f} gevezelik etmek
gossip
boş laf
İngilizce - İngilizce
gossip
someone who likes to talk about someone else's private or personal business

    Heceleme

    some·one who likes to talk a·bout some·one else's pri·vate or per·son·al busi·ness

    Türkçe nasıl söylenir

    sʌmwʌn hu layks tı tôk ıbaut sʌmwʌn elsîz prayvıt ır pırsînîl bîznıs

    Telaffuz

    /ˈsəmˌwən ˈho͞o ˈlīks tə ˈtôk əˈbout ˈsəmˌwən ˈelsəz ˈprīvət ər ˈpərsənəl ˈbəznəs/ /ˈsʌmˌwʌn ˈhuː ˈlaɪks tə ˈtɔːk əˈbaʊt ˈsʌmˌwʌn ˈɛlsɪz ˈpraɪvət ɜr ˈpɜrsɪnɪl ˈbɪznəs/