Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
Biraz kahve ister misin?
- Would you like some coffee?
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Did you know that some foxes lived on this mountain?
Bu herhangi birinin yapabileceği bir şey değil.
- It's not something anyone can do.
Herhangi bir yerde Tom'un adresine sahibim.
- I have Tom's address somewhere.
Tom bankadan bir miktar para çekti.
- Tom withdrew some money from the bank.
Onun bankada bir miktar parası var.
- He has some money in the bank.
Ken bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.
- Ken went to the supermarket to buy some eggs.
Süpermarkete gitmek ve biraz tereyağ almak ister misin?
- Would you go to the supermarket and get some butter?
Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
- Some people think the government has way too much power.
Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
- Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
John geldi ve kutulardan bazılarını taşıdı.
- John came and moved some of the boxes.
Lütfen onlardan bazılarını götür.
- Please take some of them.
Onlardan bazılarını savaştan önce tanıyordu.
- He had known some of them before the war.
Seni bir ara kurtarabiliriz.
- We can save you some time.
Bir ara seni kurtarayım.
- Let me save you some time.
Onu bir süre önce buldum.
- I found it some time ago.
Ben bir süre önce bu şarkıyı dinledim.
- I have heard of this song some time ago.
Benim iki yaşındaki oğlum onu beslemeye çalıştığım sağlıklı yiyeceğin bazısını yemeyecek.
- My two-year-old won't eat some of the healthy food I've been trying to feed him.
Yöneticilerden bazısı onun şirketin başkanı olmasından yakındı.
- Some of the managers complained about him becoming the president of the company.
İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor.
- Some parts of the British proposal seem unacceptable.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Birçok kelimeler hecelerine göre telaffuz edilirler fakat bazıları değil.
- Many words are pronounced according to the spelling, but some are not.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Bazen burada gerçekten kimin sorumlu olduğunu merak ediyorum.
- I sometimes wonder who's really in charge here.
Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
- Some people think the government has way too much power.
O, oldukça sık olan bir şeydir.
- That's something that happens quite often.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
Yaklaşık 1:58'lik o akordun ne olduğunu tam anlayamıyorum. Birisi bana yardım edebilir mi?
- I can't quite figure out what that chord around 1:58 is. Can somebody help me out?
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.
- I plan to try reading some other books.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Bazı hayvanlar tırmanmada çok iyidirler.
- Some animals are very good at climbing.
Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.
- Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.
Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.
- The air feels somewhat cold this morning.
Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu.
- The legal costs set him back something in the order of £9,000.
Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı.
- Sami kidnapped something like a hundred women.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
- There's something strange about this house.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I've brought you a little something.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
O, Avrupa'dayken birtakım talihsizliklerle karşılaştığını duydum.
- I hear he met with some kind of misfortune while he was in Europe.
Sami'nin bedeni birtakım kötü ruhlar tarafından ele geçirilmişti.
- Sami's body was possessed by some evil spirit.
O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around the park.
Onun evi Dördüncü Cadde civarında bir yerde.
- His house is somewhere about Fourth Street.
Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.
- We asked Tom some questions.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Bir dereceye kadar, biz hepimiz ondan muzdaribiz.
- We all suffer from it to some degree.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Burası bir hayli kalabalık. Haydi başka bir yere gidelim.
- It's way too crowded in here. Let's go somewhere else.
Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
- Some people identify success with having much money.
Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
- Some people in the world suffer from hunger.
Bazıları insanlar yaz mevsimini, diğerleri ise kışı sever.
- Some people like summer, and others like winter.
Bazı insanlar dünyanın sonunun milenyumda, bazıları da 2012'de geleceğine inanıyordu ama hâlâ buradayız!
- Some people thought the world was going to end at the milennium, others in 2012...but we're still here!
Yeni bir cümle, şişe içindeki bir mektup gibidir: günün birinde çevrilecektir.
- A new sentence is like a letter in a bottle: it will be translated some time.
Aşk, harika bir duygu, herkese hayatında günün birinde gelir.
- Love, which is a wonderful feeling, comes to everyone at some time in their life.
Bazı durumlarda, meme ameliyatı koruyucu bir ameliyattır- meme kanseri riski yüksek olduğu düşünülenler tarafından alınan bir önlem.
- In some cases, mastectomy is prophylactic surgery - a preventive measure taken by those considered to be at high risk of breast cancer.
Bazı durumlarda, pidgin birinci dil haline geldi.
- In some cases, pidgin became a first language.
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
Ben bir süre için izin istedim.
- I asked for some time off.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.
- Peter has been trying to find a new apartment for some time.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Bir ölçüde Japonca konuşur.
- She speaks Japanese to some extent.
Bir dereceye kadar ona güvenirim.
- I trust him to some extent.
Fadıl, bir dereceye kadar Leyla'ya olanlardan sorumluydu.
- Fadil was responsible to some extent to what happened to Layla.
Hiçbir münakaşa hayrına bitmez, bir noktada illa ki tekrar su yüzüne çıkar.
- No controversy is ever over for good. It will always resurface at some point.
Bir noktada, bu cümle Esperanto'ya çevrilecek.
- At some point, this sentence will be translated in Esperanto.
Would you like some grapes?.
He is some acrobat!.
Some people like camping.
Everyone is wrong some of the time.
Some enjoy spicy food, others prefer it milder.
He had edited the paper for some years.
I guess he must have weighed some 90 kilos.
Would you like some water?.
Can I have some of them?.
The sequence S converges to zero for some initial value v.
Person B: Oh, some people! They just need to be shot.
It created a disruption, and then some.
His boss found him catching some z's at his desk yesterday.
Cut the new guy some slack. He's only been here for two days.
I'm going to that new club to get some tonight.
The young Marine was spoiling for a fight; he hoped to get some during his next tour of duty.
Long time, bro. Give me some skin.
Strike three! Grab some pine, Meat!.
Any frank discussion of politics is sure to ruffle some feathers.
Archbishop Whately used to say ‘Throw dirt enough, and some will stick;' well, will stick, but not, will stain. I think he used to mean ‘stain,' and I do not agree with him.
Believe the planners worked on the principle of throw enough mud at the wall, and some of it will stick.
Word of advice NVUS time to distance yourself from LuukH as quickly as possible and dish some dirt, otherwise well the saying goes - throw enough mud at the wall and some of it will stick.
Perhaps If you stuff both of them into a sack and beat on it, you'll always hit the right one! is a bit like our If you throw enough mud at the wall, some of it will stick. If you attack something enough, then something is bound to take effect (although the mud and the wall one is generally about a person's reputation).
There used to be a saying that if you throw enough mud at the wall some of it will stick. Be enthusiastic and you will always sell.
I'm going to catch some z's before I go to work.
Andrew's late again. Cut him some slack - his wife's just had a baby.
... we find some ' some women that are also qualified?†...