O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
Sıkı bir tokalaşmayla ayrıldılar.
- They parted with a firm handshake.
Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.
- After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager.
Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.
- International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm.
O, elimi sıkıca tuttu ve bıraktı.
- He held my hand firmly and left.
O, dalı sıkıca tuttu.
- He held on firmly to the branch.
İlk kez, onunla pek sıkı değildi.
- The first time, she wasn't very firm with him.
Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
- I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
- I'm firmly opposed to corporal punishment.
Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
- I'm firmly opposed to this.