Despite her nonchalant air, she is paying close attention to everything you say.
- Onun soğukkanlı havasına rağmen, söylediğin her şeyle yakından ilgileniyor.
Elizabeth killed Alister in cold blood.
- Elizabeth Alister'i soğukkanlılıkla öldürdü.
I suspect that Tom is a cold-blooded murderer.
- Tom'un soğukkanlı bir katil olduğundan şüpheleniyorum.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Don't lose your cool.
- Soğukkanlılığını kaybetme.
Tom never loses his cool.
- Tom soğukkanlılığını asla kaybetmez.
Tom's unflappable, even under great pressure.
- Tom büyük baskı altında bile soğukkanlıdır.
Tom seemed unperturbed.
- Tom soğukkanlı görünüyor.
You seem unperturbed.
- Soğukkanlı görünüyorsun.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Snakes are cold-blooded creatures.
- Yılanlar soğukkanlı yaratıklardır.
I thought I would be nervous, but I was cool as a cucumber.
- Gergin olacağımı sandım , ama soğukkanlıydım.
I was cool as a cucumber.
- Aşırı derecede soğukkanlıydım.