Sami'nin köpeği bir şeyi kokluyor.
- Sami's dog smelt something.
O, kapıyı açar açmaz yanan bir şeyin kokusunu aldı.
- The instant he opened the door, he smelt something burning.
Tom çiçeği koklamak için eğildi.
- Tom leaned down to smell the flower.
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
Sigara dumanı gibi kokmak istemiyorum.
- I don't want to smell like cigarette smoke.
Sansar kötü kokusuyla bilinir.
- The weasel is noted for its bad smell.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Kız çiçekleri kokluyor.
- The girl is smelling the flowers.
Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
- Jazz isn't dead, it just smells funny.
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.
Taze yapılmış kahveyi koklamak çok harika!
- It's so wonderful to smell freshly made coffee!
Bir köpek keskin bir koku alma duyusuna sahiptir.
- A dog has a sharp sense of smell.
Bir köpeğin keskin bir koku alma duyusu vardır.
- A dog has an acute sense of smell.
Kedi bir fare kokusu aldı gibi görünüyor.
- It seems like the cat smelled a mouse.
Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
monkeys smell bad.
Tom o karışıklıktan bir gül gibi kokarak çıktı.
- Tom certainly came out of that mess smelling like a rose.
Iy! Amcamın bodrumu kokarca gibi kokuyor!
- Ew! My uncle's basement smells of skunk!
Tom büyük bir tencerede gerçekten iyi kokan bir şey pişiriyordu.
- Tom was cooking something in a large pot that smelled really good.
Yangından sonra, duman kokusu günlerce havada kaldı.
- After the fire, the smell of smoke remained in the air for days.
Hava bahar çiçekleri gibi kokuyor.
- The air smells like spring flowers.
Burnunu tıka böylece pis kokuyu koklamazsın.
- Hold your nose so you don't smell the stench.
Bodrum, çirkin, karanlık ve pis kokulu.
- The basement is ugly, dark, and smelly.
Women are allowed to play some small part in the smelt if they are breastfeeding or post-menopausal (van der Merwe and Avery, 1988).
The roses smell lovely.
The penetrating smell of cabbage reached the nose of Toad as he lay prostrate in his misery on the floor, and gave him the idea for a moment that perhaps life was not such a blank and desperate thing as he had imagined. But still he wailed, and kicked with his legs, and refused to be comforted. So the wise girl retired for the time, but, of course, a good deal of the smell of hot cabbage remained behind, as it will do, and Toad, between his sobs, sniffed and reflected, and gradually began to think new and inspiring thoughts: of chivalry, and poetry.