O, şık bir şekilde giyinmişti.
- She's smartly dressed.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
- She quickly went up the stairs.
O sahiden akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
Köpeğin akıllı olduğunu düşünmüyor musun?
- Don't you think the dog is smart?
O onlardan daha zeki.
- He's smarter than them.
O, çok zeki bir çocuktur.
- He is a very smart boy.
O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
- He's smart, handsome and polite.
Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
- My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
Bu yapılacak güzel bir şey.
- It's the smart thing to do.
Mary sadece güzel değil, o akıllı da.
- Mary is not only beautiful, she's smart, too.
Biz şık şey yapmaya çalışıyoruz.
- We're trying to do the smart thing.
Mary'nin şık elbiseler giydiğini düşünüyor musun?
- Do you think Mary wears smart clothes?
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- Care aged him quickly.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Biz onu oldukça hızlı şekilde onardık.
- We fixed that pretty quickly.
Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
- We're too soon old, too late smart.
Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı.
- Mary used her smartphone as a mirror to touch-up her makeup.
Tom yeni bir akıllı telefon almak istiyor.
- Tom wants to buy a new smartphone.
Tatoeba ukalalar için ilgi çekici bir oyun alanıdır.
- Tatoeba is an interesting playing field for smartasses.
Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
- Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
Ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer çok çalışmazsan asla başarılı olmayacaksın.
- It doesn't matter how smart you are. If you don't work hard, you'll never succeed.
Ne kadar akıllı olduğun önemli değil.
- It doesn't matter how smart you are.
Mary'den daha akıllı ama Mary kadar hoş değil.
- She's smarter than Mary, but she's not as pretty as Mary.
Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor.
- Tom wants to build an ostentatious and smart house.
He was dressed smartly.
There is a smart shower at 5 P.M., and in the midst of it a hummingbird is busy about the flowers in the garden, unmindful of it, though you would think that each big drop that struck him would be a serious accident.
He moved convulsively, and as he did so, said, I'll be quiet, Doctor. Tell them to take off the strait waistcoat. I have had a terrible dream, and it has left me so weak that I cannot move. What's wrong with my face? It feels all swollen, and it smarts dreadfully..
a smart outfit.
He became tired of his daughter's sarcasm and smart remarks.
... we should do it smartly and go after folks who are criminals, gang bangers, people who ...