Adam aniden yere düştü.
- The man slumped to the floor.
Menkul kıymetler borsası sürüp giden bir ekonomik kriz içindedir.
- The stock market is in a prolonged slump.
Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
- The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
Menkul kıymetler borsası sürüp giden bir ekonomik kriz içindedir.
- The stock market is in a prolonged slump.
O bir çöküş içinde görünüyor.
- He seems to be in a slump.
Tom son zamanlarda bir çöküş içinde.
- Tom's in a slump lately.