It was so foggy I couldn't tell who it was.
- O kadar sisliydi ki onun kim olduğunu söyleyemedim.
Tom hates driving when it's foggy.
- Hava sisli olduğunda Tom araba sürmekten nefret eder.
In order to learn from mistakes, we construct a no blame system.
- Hatalardan öğrenmek için bir suçlama yok sistemini kurmalıyız.
The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
- Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
London is famous for its fog.
- Londra sisi ile ünlüdür.
I can't see the road signs in this fog.
- Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
The air was infected with photochemical smog.
- Hava fotokimyasal sis ile enfekte edildi.
The accident was due to the smog.
- Kaza kirli sis nedeniyle oldu.
O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
- He deprived my little sister of all her toys.
Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
- Yesterday my sister went to Kobe.
Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.
Sen ve kızkardeşin yakın mısınız?
- Are you and your sister close?