Yumi'nin hobisi popüler şarkılar söylemek.
- Yumi's hobby is singing popular songs.
Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- We enjoyed singing songs together.
O güzel kuş her gün ötmekten başka bir şey yapmadı.
- That pretty bird did nothing but sing day after day.
Aniden, annem şarkı söylemeye başladı.
- Suddenly, my mother started singing.
Linda şarkı söylemek için ayağa kalktı.
- Linda stood up to sing.
Ben şarkı söylemeyi sürdürdüm.
- I carried on singing.
Onlar şarkı söyleyebilirler.
- They're able to sing.
Tom bir şan öğretmeni.
- Tom is a singing teacher.
Şan dersleri almalısın.
- You should take singing lessons.
Şarkıcı genç insanlar arasında popülerdir.
- The singer is popular among young people.
Şarkıcı sadece Japonya'da değil, aynı zamanda Avrupa'da da ünlü.
- The singer is famous not only in Japan but also in Europe.
Computer programmers are singing the blues because business is bad and no one is hiring.
Ben şarkı söylemeyi sürdürdüm.
- I carried on singing.
Aniden, annem şarkı söylemeye başladı.
- Suddenly, my mother started singing.
Rika, partide şarkı söyleyerek iyi bir zaman geçirdi.
- Rika had a good time singing at the party.
Kızlar kalabalığa doğru şarkı söyleyerek geldi.
- The girls came singing toward the crowd.
Kuşlar ağaçların arasında ötüşüyorlardı.
- Birds were singing among the trees.
Kapa çeneni. Ben tatildeyim. Tüm duymak istediğim kuş ötüşüdür.
- Shut up. I'm on my holiday. All I want to hear is the bird's singing.
Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.
- Ken kept on singing that song.
Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- We enjoyed singing songs together.
Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler.
- They sang on the stage in turn.
Yürürken şarkı söyledik.
- We sang while hiking.
Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- We enjoyed singing songs together.
Aniden, annem şarkı söylemeye başladı.
- Suddenly, my mother started singing.
Dün geceye kadar, hiç Fransızca şarkı söylemedim.
- Until last night, I had never sung in French.
O, onunla birlikte asla bir şarkı söylemedi.
- She has never sung a song with him.
O bir şair olarak değil, bir şarkıcı olarak ünlüdür.
- She's famous as a singer but not as a poet.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
I really want to sing in the school choir. said Vera.
Your singing puts many a professional singer to shame.
- Your singing puts professional singers to shame.
Your singing puts professional singers to shame.
- Your singing puts many a professional singer to shame.
She was singing along with the car radio.
Still, he mostly sang from the same hymnbook as the Bush Administration, saying fundamental fiscal trends are favorable.
My lad,” said Captain Cuttle, “don’t you sing out afore you’re hurt.
This was the first time I had taken a weather earing, and I felt not a little proud to sit astride of the weather yard-arm, pass the earing, and sing out, “Haul out to leeward!”.
A couple of women lawyers . . . drew a sharp, gleaming knife and applied it mentally to a target just south of the groom's waistline. If he doesn't like it, let the bastard go sing soprano to the A.C.L.U. Such was the ladies' thought.
Hello, Mrs. Peck, Mama called out, in her sing-songy way, like she always did.
Sing up, boys, I can't hear you!.
... >>Taylor Swift: Wow. >>Kevin Allocca: Do you sing your own songs ...
... go on stage the next day I can barely sing. ...