Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

sinemacı

listen to the pronunciation of sinemacı
Türkçe - İngilizce
film maker
exhibitor
distributor of motion-picture films, movie distributor
movie actor/actress
moviemaker, person engaged in the production of motion pictures
operator of a motion-picture theater
sinema
movie theater

Are there any movie theaters near here? - Buraya yakın hiç sinema var mı?

We're going to the movie theater. - Biz sinemaya gidiyoruz.

sinema
cinema

I went to the cinema with my brother. - Erkek kardeşimle sinemaya gittim.

Tom asked his father if he could go to the cinema. - Tom babasına sinemaya gidip gidemeyeceğini sordu.

sinema
{i} movie

Do you want to go to the movies or to the theater? - Sinemaya mı tiyatroya mı gitmek istersin?

I would rather stay at home than go to the movies. - Evde kalmayı sinemaya gitmeye tercih ederim.

sinema
motion pictures
sinema
drive
sinema
picture theatre
sinema
motion picture
sinema
theatre

My father? He goes to the library, to the cinema, to the theatre. He's very active. - Babam mı? O, kütüphane, sinema ve tiyatroya gider. Çok aktiftir.

Where are we going now? To the theatre or the cinema? - Biz şimdi nereye gidiyoruz? Tiyatroya mı yoksa sinemaya mı?

sinema
big screen
sinema
the movies

She goes to the movies once a week. - Haftada bir kez sinemaya gider.

Do you want to go to the movies or to the theater? - Sinemaya mı tiyatroya mı gitmek istersin?

sinema
moving picture
sinema
{i} pictures
sinema
picture
Sinema
movie house

movie house = movie theatre.

Sinema
movie theatre

movie theatre = movie house.

sinema
{i} flicks
sinema
motion picture theatre
sinema
cine

I'm going to the cinema. - Ben sinemaya gidiyorum.

He lost his cinema ticket. - O, sinema biletini kaybetti.

sinema
movies

Why are people going to the movies? - Neden insanlar sinemaya gidiyor?

I often went to the movies with my father. - Ben sık sık babamla birlikte sinemaya gittim.

sinema
the cinema, cinematography
sinema
theatre [Brit.]
sinema
cinema, the movies; movie house, movie theater
sinema
theater

There's an old movie theater in town. - Kasabada eski bir sinema salonu var.

Are you going to the theater tonight? - Bu gece sinemaya gidiyor musun?

sinema
picture theater
sinema
cinematography
sinema
movie house, motion-picture theater, Brit. cinema
sinema
silver screen
sinema
picture palace
sinema
pix
sinema
screen
Türkçe - Türkçe
Sinema işleten kimse
Film yapımcısı veya yönetmeni, filmci
Sinemanın çeşitli kollarından birinde çalışan kimse filmci
filmci
Sinema
yedinci sanat
Sinema
beyaz perde
sinema
Güzel sanatların dalı olarak yansıtılmaya uygun olan filmleri gerçekleştirme ve yaratma sanatı, beyaz perde: "Sinemanın zevkimizi dışarıdan idare ettiği devirde yaşıyoruz."- H. A. Yücel
sinema
Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapı: "Bir haber bırakıp mahallenin sinemasına girdi."- S. F. Abasıyanık
sinema
Güzel sanatların dalı olarak, yansıtılmaya uygun olan filmleri gerçekleştirme ve yaratma sanatı
sinema
Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir ekran üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işi
sinema
Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapı
sinemacı