There aren't that many synagogues in this city.
- Bu kentte o kadar çok sinagog yok.
A synesthet can hear colors and see sounds.
- Bir sinestet, renkleri duyabilir ve sesleri görebilir.
Tom's dog cowered under the kitchen table during the storm.
- Tom'un köpeği fırtına sırasında mutfak masasının altına sindi.
My dog cowers under the table whenever he hears thunder.
- Köpeğim ne zaman gök gürültüsünü duysa masanın altına siner.
I cannot do without this dictionary even for a single day.
- I can not do without this dictionary even for a single day.
I can not do without this dictionary even for a single day.
- I cannot do without this dictionary even for a single day.
O günahının farkında değil.
- She is unconscious of her sin.
İnsan bir günahkar doğar.
- Man is born a sinner.
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
Yüzüne bakılmayacak kadar suçlusun.
- You're guilty as sin.
Günahı suçla karıştırmayın.
- Do not mistake sin with crime.
Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
- Forgive me Father for I have sinned.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.