Haber onu üzüntü ile doldurdu.
- The news filled her with sorrow.
Köşedeki servis istasyonunda arabama yakıt doldurttum.
- I had my car filled up at the service station at the corner.
Üzgünüm, pozisyon önceden doldurulmuş.
- Sorry, the position has already been filled.
Oda sigara dumanıyla dolmuştu.
- The room was filled with cigarette smoke.
Park çocuklarla doludur.
- The park is filled with children.
Balon havayla doluydu.
- The balloon is filled with air.