Benim görüşüm seninkine benzer.
- My opinion is similar to yours.
Sarmısak presine benzer, patates presi lefse ,Norveç patates yemeği, yapmak için gereklidir.
- The potato ricer, similar to the garlic press, is essential to making lefse.
Tom hemen hemen her türlü aracı sürebilir.
- Tom can drive almost any kind of vehicle.
Tom ve Mary hemen hemen her zaman okuldan sonra tenis oynarlar.
- Tom and Mary almost always play tennis after school.
İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
- It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Az daha treni kaçırıyordum.
- I almost missed the train.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
- The novel has sold almost 20,000 copies.
Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.
- Tom almost looks like a girl.
Endonezya ve Polonya bayrakları arasında benzerlikler vardır.
- There are similarities between the Indonesian and Polish flags.
Benzerlikler görüyorum.
- I see the similarities.
Tom kendine benzeyen insanları sever.
- Tom likes people similar to himself.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Biz çok benzeriz ve aynı zamanda çok farklıyız.
- We are so similar and so different at the same time.
Biz aslında oldukça benzeriz.
- We're actually quite similar.
Tom az kalsın ölüyordu o kazada.
- Tom almost died in that accident.
Az kalsın Tom'un söylediklerine inanıyordum.
- I almost believed what Tom said.
Bütün ömrümce buna müşabih şey görmedim.
- I haven't seen something similar my whole life.
Hepiniz aynı şekilde davranıyorsunuz.
- You all display similar behavior.
Benzer bir durumda, aynı şeyi yaparım.
- In a similar situation, I'd do the same.
Bu şehirlerin trafik kuralları aynıdır.
- These cities have similar traffic rules.
... notice, has a new movies tab, very similar to the apps in books tabs with featured content, ...
... it's similar to Frances. ...