Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
- She stood silently, her head tilted slightly to one side.
Tom ormanın içinde sessizce yürüdü.
- Tom walked silently through the forest.
Uzun süredir suskunum.
- I have been silent for a long time.
O, bir süre sessiz kaldı.
- He remained silent for a while.
Sorun konusunda sessiz kaldı.
- She kept silent about the problem.
O susmaktan başka bir şey yapamaz.
- He can't do anything but keep silent.
Söyleyecek bir şeyiniz olmadığında susmak utanç verici değil.
- It's not shameful to be silent when you have nothing to say.
The Magnavox Odyssey was a silent console.
This new-created world, whereof in hell Fame is not silent. John Milton.
The silent of the night. Shakespeare.
Hurry, he yelled silently to the pilot. Hurry!.