Uzun süredir suskunum.
- I have been silent for a long time.
Bir süre sessiz kaldı.
- He kept silent for a while.
Sorun konusunda sessiz kaldı.
- She kept silent about the problem.
Söyleyecek bir şeyiniz olmadığında susmak utanç verici değil.
- It's not shameful to be silent when you have nothing to say.
O susmaktan başka bir şey yapamaz.
- He can't do anything but keep silent.
Sessizce odadan çıktı.
- He silently went out of the room.
Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
- She stood silently, her head tilted slightly to one side.
Sessiz filmlerden nefret ederim.
- I hate silent movies.
Sessiz filmleri sever misin?
- Do you like silent movies?
Söyleyecek bir şeyiniz olmadığında susmak utanç verici değil.
- It's not shameful to be silent when you have nothing to say.
Ebeveynler çocuklara konuşmayı öğretir, çocuklar ebeveynlere sessiz olmayı öğretir.
- Parents teach children to speak, children teach parents to be silent.
Ben sessiz olmak için gelmedim.
- I didn't come to be silent.
Söyleyecek bir şeyiniz olmadığında susmak utanç verici değil.
- It's not shameful to be silent when you have nothing to say.
Ben sessiz olmak için gelmedim.
- I didn't come to be silent.
The Magnavox Odyssey was a silent console.
This new-created world, whereof in hell Fame is not silent. John Milton.
The silent of the night. Shakespeare.
The voice of the auctioneer is slow and low ; after a pause, which seems no silenter than the rest of the transaction, he ceases to repeat the bids, and his fish, in the measure of a bushel or so, have gone for a matter of three shillings.
Lewis Stone as the Marquis gives one of the greatest performances in silent film I have ever seen.
... The audience here in the hall has promised to remain silent. No cheers, applause, boos, ...