turn to someone.
Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı.
- But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
Geri dönmek zorundayız.
- We have to turn back.
Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız.
- If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Odayı temizleme sırası benimdi.
- It was my turn to clean the room.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
- Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
Tom çoğunlukla dönüş sinyalini kullanmayı unutur.
- Tom often forgets to use his turn signal.
When I asked him for the money, he turned nasty.
I felt that the man was of a vindictive nature, and would do me an evil turn if he found the opportunity.