si̇yasî

listen to the pronunciation of si̇yasî
Türkçe - İngilizce

si̇yasî teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

siyasi
political

Lincoln welcomed his old political opponent. - Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.

They became citizens after receiving political asylum. - Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.

siyasi
diplomatic
siyasi
politician

This rule will obviously remain in place until the politicians win people's trust. - Bu kural, siyasiler toplumun güvenini kazanana kadar süreceğe benziyor.

siyasi
politic

They became citizens after receiving political asylum. - Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.

Lincoln greeted his former political rival. - Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.

siyasi açıdan
politically
siyasi baskı
(Politika, Siyaset) political pressure
siyasi bilim
(Politika, Siyaset) political science
siyasi düşünce
political opinion
siyasi faaliyet
political activity
siyasi grup
(Politika, Siyaset) political group
siyasi görüş
political view
siyasi görüşler
political views
siyasi göçmen
émigré
siyasi güç
political power
siyasi harita
(Coğrafya) political map
siyasi hiciv
political satire
siyasi hürriyet
(Kanun) political freedom
siyasi iktidar
(Politika, Siyaset) political power
siyasi iktisat
(Ticaret) political economy
siyasi irade
(Ticaret) political will
siyasi istihbarat
(Askeri) political intelligence
siyasi karar
political decision
siyasi komite
(Politika, Siyaset) political committee
siyasi liderler
(Politika, Siyaset) political leaders
siyasi muhalefet
(Politika, Siyaset) political opposition
siyasi mülteciler
political refugees
siyasi olaylar
political events
siyasi partiler
political parties
siyasi pazarlığa girişmek
(Politika, Siyaset) bargain
siyasi rejim
(Politika, Siyaset) political regime
siyasi sistem
(Politika, Siyaset) political system
siyasi suçlu
(Askeri,Politika, Siyaset) political criminal
siyasi tarih
political history
siyasi yönler
political aspects
siyasi örgütlenme
political organization
siyasi taban oluşturmak
create a political base
siyasi aktör
(Politika, Siyaset) political agent
siyasi alt birim
(Ticaret) political subdivision
siyasi ambargo
political embargo
siyasi atılım
demarche
siyasi ayrılık
(Politika, Siyaset) political split
siyasi belirsizlik
political uncertainty
siyasi boşluk
(Askeri) political vacuum
siyasi casusluk
(Politika, Siyaset) political spying
siyasi cürüm
(Kanun) political felony
siyasi danışman
(Askeri) political advisor
siyasi danışmanlar
(Politika, Siyaset) political consultants
siyasi destek
politicial support
siyasi değişiklikler
(Hukuk) political reforms
siyasi dincilik
(Askeri) politico-religious
siyasi diyalog
(Hukuk) political dialogue
siyasi dokunulmazlık
(Politika, Siyaset) parliamentary immunity
siyasi dokunulmazlık
(Politika, Siyaset) legislative immunity
siyasi durum
(Politika, Siyaset) political landscape
siyasi duyarlılık
(Politika, Siyaset) political awareness
siyasi düzen
political system
siyasi engel
(Politika, Siyaset) political set-back
siyasi engelleme
stonewalling
siyasi entrika
(Politika, Siyaset) camarilla
siyasi etki
political impact
siyasi etki eşitliği
(Politika, Siyaset) political egalitarianism
siyasi etkinlikler için izin
(Politika, Siyaset) leave for political activities
siyasi eğilim
(Politika, Siyaset) political tendency
siyasi grup
junto
siyasi grup
junta
siyasi görünüm
(Politika, Siyaset) political landscape
siyasi görüş
politics
siyasi görüşünü gizleyen
crypto
siyasi gündem
(Hukuk) political agenda
siyasi haklar
(Hukuk) political rights
siyasi haklar
civil rights
siyasi haklar ve sorumluluklar
(Politika, Siyaset) political rights and duties
siyasi hareket
political movement
siyasi harp
(Askeri) political warfare
siyasi huzursuzluk
(Politika, Siyaset) political unrest
siyasi hürriyet
(Hukuk) political liberty
siyasi ilişki
political relation
siyasi inançlar
(Politika, Siyaset) political believes
siyasi intihar
(Politika, Siyaset) political suicide
siyasi isteklilik
(Politika, Siyaset) political commitment
siyasi ittifak
(Politika, Siyaset) political alliance
siyasi işbirliği
(Politika, Siyaset) political affiliation
siyasi işler komitesi
political affairs committee
siyasi kabus
(Politika, Siyaset) political nightmare
siyasi karakter
political character
siyasi kararlılık
(Politika, Siyaset) political determination
siyasi kazanç
(Politika, Siyaset) political gain
siyasi konjonktür
(Ticaret) political business cycles
siyasi kriter
(Hukuk) political criteria
siyasi kriterlerin karşılanması
(Hukuk) fulfilling the political criteria
siyasi kutuplaşma
(Politika, Siyaset) political polarization
siyasi lider özelliğinde
(Politika, Siyaset) sachemic
siyasi mutabakat
(Politika, Siyaset) political consensus
siyasi nitelik
political character
siyasi olmayan
unpolitic
siyasi olmayan
unpolitical
siyasi parti başkanı
political part leader
siyasi partiden kopan grup
cave
siyasi partiden kopma
cave
siyasi platform
political platform
siyasi program
political program
siyasi rakip
(Politika, Siyaset) political dissident
siyasi suç
(Kanun) political crime
siyasi suçlular
prisoners of conscience
siyasi taahhüt
(Politika, Siyaset) political commitment
siyasi tahkim
(Politika, Siyaset) political arbitration
siyasi tarafsızlık yanlısı
neutralist
siyasi tarafsızlıkla ilgili
neutralistic
siyasi topluluk
body politic
siyasi topluluk
(Hukuk) political community
siyasi tutuklu
prisoner of state
siyasi tutuklu
political prisoner
siyasi ufuk
political horizon
siyasi ustalık
statecraft
siyasi uzlaşma
(Politika, Siyaset) political consensus
siyasi uzlaşı
(Politika, Siyaset) political consensus
siyasi ve sosyal görüşler
political and social views
siyasi yandaş
(Politika, Siyaset) henchman
siyasi yargı
(Politika, Siyaset) political judgement
siyasi yasak
(Politika, Siyaset) political ban
siyasi yaşam
political life
siyasi yönelmek
political orientation
siyasi özellik
political character
siyasi özellikler kazandırma
(Politika, Siyaset) politicisation
siyasi özellikler kazandırma
(Politika, Siyaset) politicization
siyasi özerklik
(Politika, Siyaset) political autonomy
siyasi özgürlük
political liberty
siyasi özne
(Politika, Siyaset) political agent
siyasi şantaj
(Askeri,Politika, Siyaset) political blackmail
siyasi şartlar
(Hukuk) political conditions
siyasi-askeri
(Askeri) political-military
siyasi-askeri grup
(Askeri) politico-military group
siyasi-askeri oyun
(Askeri) politico-military gaming
siyasi/askeri değerlendirme
(Askeri) political/military assessment
medeni ve siyasi haklar
(Kanun) civil rights
siyasiler
politicians
Uluslar arası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi
(Hukuk) International Covenant on Civil and Political Rights
ezici siyasi zafer
landslide victory
yıkıcı siyasi faaliyet
(Askeri) subversive political action
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Siyaset icabı olan
(Osmanlı Dönemi) Politik
(Osmanlı Dönemi) Siyaset adamı
siyasi
Siyasetle ilgili, siyasal, politik
siyasi
Siyasetçi, politikacı
siyasi
Siyasetle ilgili, siyasal, politik: "Siyasi işlere karışmamanı tavsiye ederim."- P. Safa
siyasi
Politik
siyasi ambargo
Bir ülkeyi cezalandırmak amacıyla siyasi alanda yaptırım uygulama
siyasi coğrafya
Devlet ile ülke arasındaki ilgiyi kuran ve inceleyen beşerî coğrafyanın bir kolu
siyasi harita
Devlet ve ülke sınırlarını gösteren harita
siyasi parti
Politik hayatın en önemli unsuru olan ve belli bir siyasi görüşü temsil eden parti
si̇yasî